reklamı kapat

POPÜLER

Diablo III: Reaper of Souls incelemesi

 - Güncelleme: 08 Mayıs 2014 09:18

diablo iii

YARALARA MERHEM
Bu eklenti paketinin görevini ne kadar başarılı bir şekilde yerine getirdiğini sorgulamadan önce Diablo III’ün nelerini sevmemiştik tekrardan hatırlayalım. Bir kere hikayesi hikaye değildi. Diablo ismine yakışmayacak derecede düz ve basit olan bu hikaye, oyuncuların kıvırdığı burunların tamamını hak ediyordu. Reaper of Souls ilk dokunuşunu buraya gerçekleştiriyor ve yerlerde sürünen hikayeyi ellerinden tutup kaldırıyor. Diablo’nun ruhunun yer aldığı Black Soulstone’u cennetten çalan Tyrael, kimsenin ulaşmaması amacıyla onu saklamaya karar veriyor. Ancak karşısına sürpriz bir isim, eski bilgelik meleği Malthael çıkıyor ve Black Soulstone’u Tyrael’in ellerinden kapıyor. Malthael gibi bir meleğin neden bu şekilde davrandığını burada açıklamayalım. Bu durum zaten oyunda oldukça güzel bir şekilde işleniyor.

Diablo-3
Reaper of Souls’un başarısı da burada işte: Neyin neden yapıldığı gayet güzel ve destekli bir şekilde oyuncuya aktarılıyor. Üstelik bunu oldukça karanlık bir atmosfer eşliğinde yapıyor. Diablo III’ün ikinci eksiği, görsel tarzın fazla renkli ve aydınlık olmasıydı. Reaper of Souls, serinin özüne saygı duruşu gösteriyor ve karanlığı benimseyerek oyuncuyu içerisine hapsediyor. Ana oyuna eklenen beşinci bölüm (Act V), Westmarch gibi büyük bir şehri ve Pandemonium gibi bir ümitsizliği bünyesinde barındırıyor. Ancak içerik bunlarla sınırlı değil. Act V, neredeyse ana oyunun yarısı kadar uzunluğa sahip ki bu da oyunun oldukça uzun sürdüğü anlamına geliyor. Üstelik bu süreden bahsederken sadece hikayeyi baz alarak konuşuyoruz. Oyun bittiğinde ise karşınıza yapılacak tonla yeni meşgale çıkıyor. Tam bu noktada Diablo III’ün sıradaki kusuruna geliyoruz; oyun sonu içeriği.

Diablo III: Reaper of Souls
Ne yazık ki Diablo III’ü bitirdiğinizde oyun size tekrardan oynamanız için pek fazla motivasyon sağlamıyordu. Normal bir oyunda bu çok büyük bir problem olarak görülmeyebilir. Ancak Diablo’dan bahsediyorsak, yeniden oynanabilirlik oyunun en önemli özelliği anlamını taşıyor. Diablo demek, aynı mekanları tekrar tekrar dolaşıp eşya avcılığı yapmak demektir. Ancak bunun için bazı unsurlar gerekiyor. Yan hikayeler, ek görevler ve elbette uğraştığınıza değecek eşyalar. Ancak Diablo III’te bunların bir tanesi bile bulunmuyordu. Oyunu bir kez bitirdiğinizde tekrardan aynı oyunu, hiçbir değişikliğe maruz kalmadan bitirmek zorunda kalıyordunuz. “Neyse canım, en azından eşya avlarım” deme şansınız da yoktu çünkü Rare ve Legendary eşyalar konusunda öyle büyük bir dengesizlik vardı ki insanın yere düşen eşyaları toplayası bile gelmiyordu.

Diablo-3
Reaper of Souls, -bize göre- oyunun en büyük eksileri olan tüm bunları düzeltmeyi başarıyor. Oyuna eklenen 2.0.1 yaması ile birlikte “loot” sistemi sorunlarının çok büyük kısmından arınmış durumdaydı zaten. Bu noktada Reaper of Souls’u almasanız dahi daha oturaklı bir oyun deneyimini ücretsiz olarak edinmiş oluyorsunuz. Ancak Reaper of Souls’un oyuna eklediği yeni zanaatkar ile birlikte, düşen “tüm” eşyaların size bir faydası dokunuyor. Çöp eşya kavramını da böylece ortadan kaldırmış oluyoruz neyse ki…