reklamı kapat

POPÜLER

Hellblade: Senua’s Sacrifice incelemesi

 - Güncelleme: 03 Eylül 2017 14:09

HER KAFADAN BİR SES

Elinizde bu denli deliliğin dağlarında gezinen bir karakter varsa, yaşadıklarını oyuncuya aktarabiliyor olmak için kılı kırk yarmanız gerekir. Ninja Theory bu oyunda pek çok şeyi gayet iyi yapmış ancak en iyi yaptıkları şey, kesinlikle Senua’nın içinde bulunduğu durumu bize tüm çarpıklığı ile yansıtabilmeleri olmuş. Senua’nın kafasındaki sesler konuşmaya daha yolculuğumuzun başlangıç noktası olan kara parçasına doğru bir kütüğün üzerinde kürek çekerek ilerlerken başlıyor. Alakalı alakasız, farklı ses renklerinden bir sürü kişi sürekli olarak konuşuyor. Kimisi bağırıyor, kimisi fısıldıyor. Bazen biri direkt Senua’ya yönelik konuşuyor, bazen de kendi aralarında atışıyorlar. Hatta yeri geliyor ekranın ötesinden size bile seslendikleri oluyor. “Yahu bir susun da oyunda ne yaptığımıza konsantre olalım” diye düşündüğünüz an, Senua’nın nasıl bir ızdırap içinde olduğunu da anladığınız an oluyor aynı zamanda. Bu sesler elbette Senua’nın kendi alt benliğinden geliyor. O nedenle farklı niyetler de gözetebiliyor. Yeri geldiğinde her şeyi bırakıp geri dönmesini isteyen korkak yanı mikrofonu eline alırken, başka bir zaman ise yakınındaki bir tehlikeye karşı uyaran temkinli tarafı ağır basıyor. Yani bu sesler yalnızca dikkat dağıtmıyor, aynı zamanda oyunun işleyişinin de bir parçası olarak görev alıyor.

BURAM BURAM İSKANDİNAV
Yukarıda da kısaca değindiğimiz gibi, oyun İskandinav mitolojisinden
(ve biraz da Kelt mitolojisi) ögelerin harmanlanmasıyla oluşturulmuş bir dünyada geçiyor. Yeni çıkacak God of War’un da bu mitolojiye geçiş yapması ile birlikte uzun zamandır hasret kaldığımız İskandinav açlığımızı giderebileceğiz gibi görünüyor. Hellblade’in bu kültürden beslendiği unsur tanrılar ve canlılardan ziyade dünyanın kendisi ve hikayeleri olmuş. Adım attığınız her toprak bu doğrultuda tasarlanmış ve birbirinden ilginç görsellikler barındırıyor. Eğer bu mitolojiye fazla aşina değilseniz de üzülmeyin; Hellblade’in “toplanabilir” unsuru olarak bazı taşlar belirlenmiş ve bu taşlara dikkatli bir şekilde baktığınızda kuzeye ait birbirinden ilginç hikayeler dinliyorsunuz. Hatta bu hikayeleri de Senua’nın kafasındaki seslerden biri aktarıyor çünkü aslında Senua bunların hepsini zaten biliyor, biz sadece hatırlama anına denk geliyoruz. Tasarlanmış olan dünyanın oynanabilirlik yönünde de hoş bir kullanımı var. Hedefleriniz doğrultusunda aşmanız gereken bazı engeller çıkıyor karşınıza ve bunun için yeri geldiğinde çevredeki elementlere doğru bir açıdan odaklanmanız gerekebiliyor. Oyunun bulmaca kısmının çok güçlü olduğunu söylemek maalesef mümkün değil ancak en azından belirli bir kaliteyi tutturduklarını söyleyebiliriz.