reklamı kapat

POPÜLER

Rise of the Tomb Raider incelemesi

rise-of-the-tomb-raider-ek-03

BU NE KALABALIK?

Lara, ilk oyunun ardından başına gelenlerin korkusuyla kenara çekilmek yerine daha fazla macera yaşamanın peşine düşüyor. Bu kez hikayemizin temelinde dokunaklı baba-kız ilişkisi, ihanet, ölümsüzlük, kurtarılması gereken insanlar ve elbette yağmalanmayı bekleyen mezarlar yer alıyor. Gördüğünüz üzere saydığımız her şey (mezar yağmalanması haricinde) fazlasıyla klişe kokuyor. Ne yazık ki Rise of the Tomb Raider, oyuncuya enteresan ve yenilikçi bir hikaye aktarmayı başaramıyor. Bazı oyunların yaptığı gibi klişe hikayeyi enteresan bir şekilde yansıtabilseydi (The Last of Us ve zombi örneğinde olduğu gibi) kabul edilebilirdi ancak bunu da yapamıyor maalesef. Elbette bir aksiyon oyunu olması sebebiyle maceranın kendisi hikayenin eksikliklerini yer yer kapatıyor. Lakin oyundaki en temel problem hikaye olmadığından, bu da bir yere kadar tozları örtebiliyor.

Lara ile maceramız boyunca hissettiğimiz en net problem, oyunun pek çok noktada tutarsızlıkla dolup taşması oldu. Yaratılan dünyaya ait olmaması gereken, beklentilerin dışında seyreden pek çok olayla karşılaşıyorsunuz. En basitinden; hedefimiz çok uzun zamandır keşfedilmeyi bekleyen, varlığına dahi kimsenin inanmadığı, mitolojik durumdaki bir şehre ulaşmak. Bu durumda ne beklersiniz? Kimsenin bulamadığı bu yeri bulan ilk kişi olarak yalnızlığına terk edilmiş boş bir şehirle karşılaşmak değil mi? Bunun yerine oyunda, ortalama bir açık dünya yapımındaki kadar karakterle karşılaşıyorsunuz. Utanmasak, kayıp şehir Kitezh için “yaşayan bir şehir” ifadesini bile kullanacağız. Tamam, bu durum hikayeye bir şekilde yedirilmiş ve anlayış da gösteriyorsunuz. Ancak problem durumu kabul edemiyor olmak değil, tercihin bu şekilde yapılmış olması. O kadar kalabalık olan şehri ben keşfetsem ne olur, keşfetmesem ne olur.

ADINA YAKIŞIR HAREKETLER

Oyun, başlangıçta kısa bir süre Suriye; geriye kalan zamanın tamamında da Sibirya olmak üzere iki farklı bölgede geçiyor. Ana bölge olarak kabul edebileceğimiz Sibirya’nın tek bir lokasyon ve karlarla kaplı olması sebebiyle çeşitlilikten uzak olabileceği endişesini taşıyorduk ancak bunun tam aksi bir durumla karşılaştık. Yapımcı Crystal Dynamics, tek bir bölge içinden onlarca farklı tema çıkarmayı başarmış. Bir an Sibirya’nın buz gibi suları bir şelaleden kafanıza dökülürken, az sonra kendinizi Sovyetler Birliği Ordusu’nun eski bir yerleşim bölgesinde bulabiliyorsunuz.

Dışarıdan basit bir mağara gibi görünen açıklığın, yüzyıllar önce nefes alan insanlara ev sahipliği yapan tarihi bir bölgeye ulaşması harika bir kontrast yakalanmasına vesile olmuş. İşte bu çeşitlilik ve keşfedilmeyi bekleyen sayısız noktası ile Rise of the Tomb Raider’ın haritası, oyunun en güçlü özelliği olmayı başarıyor. Eğer ustaca saklanmış gizemleri araştırmayı seven bir oyuncuysanız, Tomb Raider sizi fazlasıyla mutlu edecektir.