reklamı kapat

POPÜLER

Sorcery incelemesi

 - Güncelleme: 24 Eylül 2012 21:54

PLAYSTATION MOVE’UN İKİNCİ NESİL OYUNLARINDAN OLAN SORCERY, KENDİNİZİ CİDDEN BİR BÜYÜCÜ GİBİ HİSSETMENİZİ SAĞLIYOR. MOVE’U SİHİRLİ BİR DEĞNEK GİBİ KULLANABİLDİĞİNİZ OYUNDA MASALSI BİR DÜNYAYA GİRECEKSİNİZ

Move cihazını piyasaya sürüldüğünden beri çeşitli şekillerde kullandık. Kah bir tenis raketi oldu, kah bir silah… Ancak Sorcery, Move’u ilk kez sihirli bir değnek gibi kullanmamıza olanak sağlıyor. Harry Potter benzeri bir atmosfere sahip olan Sorcery’yi ilk kez iki sene önceki E3 fuarında duymuştuk. Oyun, hatırı sayılır bir geliştirme sürecinden sonra nihayet raflara düştü. Eh, Sony’nin PlayStation için özel geliştirilen oyunlarda elini korkak alıştırmadığı açık. Piyasada bir benzeri daha olmayan Sorcery için biraz ihtiyatlı davranmakta fayda var diye düşünüyoruz. Sonuçta karşımızdaki şey yepyeni ve denenmemiş bir oyun tipi. Birtakım ciddi sorunlara sahip olsa da, oyuncuyu masalsı bir atmosfere sokan, görece sürükleyici bir hikayeye sahip ilginç bir oyun olmuş. Her yaştan oyuncunun ilgisini çekebilecek, tatlı karakterlere ve hikayeye; sorunlara sahip olsa da yenilikçi bir oynanışa sahip olan bir yapımla karşılaştık.

MASALSI BİR DÜNYA
Oyunun hikayesi öyle müthiş yeniliklere sahip değil ancak kökünü İrlanda mitolojisindeki bir öyküden alıyor. Kahramanımız Finn, genç ve hırslı bir büyücülük öğrencisidir. Küçük yaşlardan beri Kabus Kraliçesi’nin korkutucu hikayeleriyle büyümüştür. Fakat korkulan olur ve kötü kraliçe kadim bir yolu açar ve tüm Faerie Krallığını, karanlık ordularının tehdidi altında bırakır. Ustası ortadan kaybolan Finn için ülkesini koruma sorumluluğunun zamanı gelmiştir. Finn bir yandan her türlü sihir konusunda kendini geliştirmeli aynı zamanda karanlığın içine dalarak ülkesini karanlıktan kurtarmalı. Elbette Finn’i bizim canlandırdığımızı söylemeye gerek bile duymuyoruz. Oyunu oynayabilmek için bir adet Move ve bir adet Navigation cihazına sahip olmalısınız. Move cihazıyla büyüleri yaparken, Navigation cihazıyla karakterinizi kontrol edebiliyorsunuz. Açıkçası kontroller ilk başta biraz alışkanlık gerektiriyor. Move ile büyüleri kolaylıkla çıkarabiliyorsunuz. Aşağı, yukarı, sağa, sola büyü atmak gayet kolay. Hatta kendinizden boyut olarak büyükçe bir Troll ile savaşırken, canavarın kafasına kavisli büyüler bile savurabiliyorsunuz. Fakat karşınıza kalabalık düşman grupları çıktığı zaman işler biraz karışmaya başlıyor. Düşmanlar sayıca azken herhangi bir sorun yaşamıyorsunuz ancak bir şekilde küçük ama kalabalık düşmanlarla karşılaştığınız zaman mücadele etmek biraz sıkıntıya dönüşüyor. Sürekli olarak kolunuzu oynatmak sizi kan ter içinde bırakırken, bazı düşmanlarınız aksi gibi kendini iyileştirebiliyor. Size doğru kalabalık bir şekilde koşturan düşmanları kendinizden uzaklaştırmaya çalışırken, bir yandan da aynı düşmanlara sürekli olarak vurmaya çalışmak pek eğlenceli değil; bunun tek bir sebebi var: Yoruluyorsunuz. Düşmanlar etrafınızı sarıyor ve hepsiyle mücadele etmek eğlenceden çok karın ağrısı veriyor size. Oyunda herhangi bir otomatik hedef seçeneği yok ve oyun da sizin hangi düşmana saldırmaya çalıştığınızı anlayamıyor. Kendini iyileştiren düşmanları, sağlık barları tekrar dolmadan öldürmeye çalışırken, haliyle bir yandan onları takip etmek durumunda kalıyorsunuz. Bu esnada işin içine bir de kamera sorunları giriyor. Kamera bazen ölümünüze bile sebep oluyor. Etrafınızı küçük, kalabalık sürüler sarmışken; bir de arkadan büyük düşmanlar saldırırken kamerayı ayarlamaya çalışmak bir işkence haline dönüşüyor. Kamera maalesef karşınızdaki düşmanların odağını sıklıkla kaybediyor ve kimin nereden saldırdığını anlayamaz hale geliyorsunuz bir noktadan sonra. Ama yine de Move cihazı büyüleri çıkarmakta sıkıntı yaratmıyor. Eğer bu noktada bir sıkıntı yaşasaydık, oyun en hafif tabiriyle oynanamaz hale gelirdi. En azından siz kolunuzu havada tutabildiğiniz ve büyüleri yapmaya devam ettiğinizde, yapmaya çalıştığınız sayıda büyü çıkarabiliyorsunuz. Bazen bir dakika içinde 30-40 büyü çıkarmanız gerekse de, gücünüz el verdiği ölçüde mücadele edebiliyorsunuz düşmanlarınızla. Yorulduğunuzda da bir 10 dakika dinlenmeniz gerekebiliyor.

SAVURUN DEĞNEĞİ
Karakteri kontrol etmek de bir yere kadar problem olmuyor. Fakat kendimizi iyileştirmek, kalkan kullanmak ve düşman gruplarının arasından kaçmayı denemek bazen imkansız bir hale gelebiliyor. Kalkan kullanmak ve kaçmak için iki ayrı tuşa basmanız gerekiyor. Buradaki sorun yine kalabalık düşman gruplarının bunu yapmanıza izin vermemesi. Çevrenizi öyle bir sarıyorlar ki sizi aralarına aldıkları anda kaçamaz ya da kalkan çıkaramaz hale geliyorsunuz. Bazı düşmanlarınız saldırılarıyla sizi yere düşürebiliyor. Eğer denk gelir de bu saldırılardan arka arkaya yerseniz, bir türlü doğrulup da aralarından kaçamıyorsunuz. Bir diğer sorun da kendimizi iyileştirmek noktasında yaşanıyor. Aslında geliştiriciler son derece mantıklı bir dinamik yerleştirmiş. Eğer envanterinizde iyileştirici bir iksir varsa, Move’u sallayıp kafanıza dikerek bu iksiri kullanabiliyorsunuz. Fakat düşmanlarınızla kapışırken bunu yapmanız imkansız. Hareketi çıkarsanız bile en ufak bir düşman saldırısında animasyon bozuluyor ve oyun iksiri kullanmanıza izin vermiyor. Yani, hemen ölmeden önce son dakikada kendimizi iyileştiremiyoruz. Bu nedenle kalabalık bir grupla karşılaşmadan önce sağlığınızın dolu olup olmadığını sürekli kontrol etmek zorundasınız.

YORUCU… ÇOK YORUCU…
Bütün bu sorunların ardından oyundaki çatışmaların aslında gayet anlamlı bir şekilde planlandıklarını söyleyebiliriz. Finn beş temel büyü yapabiliyor: Toprak, hava, su, ateş, yıldırım. Oyun ilerledikçe Finn de gelişiyor ve yepyeni büyülere ve güçlere sahip oluyor. Düşmanları yıldırım yağmuruna tutmak, yeri yarıp düşman gruplarını içine düşürmek ve hatta bir hortum yaratıp hepsini bir yana savurmak, oynanışı hayli derinleştiriyor. Hele ki tüm bu güçleri birleştirerek kullanmayı öğrendiğiniz zaman epeyce güçlü bir büyücü haline geliyorsunuz; tabii oyun izin verdiği sürece… Kamera ve kontrol sorunları yaşamadığınız süre boyunca oyun son derece eğlenceli olsa da, “ah, keşke şu sorunlar olmasaydı” cümlesini sık sık kuruyor olacaksınız. Oyunda her zaman yorucu savaşların içine girmiyor, zaman zaman saksıyı çalıştırmanız gereken bulmacalar da çözüyorsunuz. Oynanış çeşitliliği açısından gayet anlamlı.

DAHA İYİ OLABİLİRMİŞ
Sorcery çok daha iyi bir oyun olacakken muhtemelen geliştirici ekibin acemiliğine gelmiş bir yapım. Move’un hareketlerinizi algılaması üzerine eğilelim derken, genel oyun dinamik ve prensiplerinden uzaklaşılmış. Eğer oyun sizi kan, ter içinde bırakacak savaşlara değil de biraz daha dengeli düşman tiplerine odaklansaymış, ortaya çok çok daha iyi bir deneyim çıkabilirmiş. Eğer evinizde küçük yaşta bir oyuncu varsa, Sorcery ile eğlenceli zaman geçirecektir. Oynadıktan sonra epeyce yorulacağı için, onu çok daha rahat uyutabilirsiniz. Ara sıra belki siz de deneyebilirsiniz ama enerjinizin yetmeyeceğini bilesiniz.