PS3’ün oyunlarından Resistance ilk çıktığında çoğu oyuncu burun kıvırmıştı ancak seneler içinde Sony, markasından asla vazgeçmeyerek Resistance’ı belli bir seviyeye kadar getirdi. Hem PSP için hem de PS3 için dört farklı oyunda, tuhaf bir uzaylı türüne karşı mücadele verdik. Elbette Resistance’ın PS Vita’ya gelmemesi düşünülemezdi. Farklı bir geliştirme ekibiyle yürütülen projeyi ilk olarak geçen yıl Gamescom’da deneme şansına erişmiştik. Vita’nın çıkışının hemen ardından raflara düşen Burning Skies bir el konsolunda tam teşeküllü bir FPS deneyimi sunuyor bizlere.

Taktik aksiyon oyunlarını takip ediyorsanız 14 yıldır devam eden Tom Clancy’s oyunlarını da biliyorsunuzdur. Genel olarak istihbarat ve savunma teknolojileri üzerine heyecan verici öyküler kaleme alan eski istihbaratçı Tom Clancy’nin eserlerinden uyarlanan oyun serileri Rainbow Six, H.A.W.X, Splinter Cell gibi serilerin doğmasına sebep oldu. İlk olarak 2001 yılında piyasaya çıkan Ghost Recon serisiyse hikayesini uzunca bir süredir devam ettirmekte. Küresel komplolar üzerine kurulu olan Ghost Recon, şehir ve açık arazi çatışmalarında uzman olan, son derece elit bir birliğin hikayesini anlatıyor bizlere.

Sniper Elite’in adındaki “V2” oyunun ikinci versiyon olduğunu vurguladığı gibi, diğer yandan ele geçirmemiz gereken V-2 balistik füzelerini simgeliyor. Kahramanımız OSS (American Office of Strategic Services) operatörü Karl Fairburne olarak düşman hatlarının ardına sızacak ve V-2 roket projesinde çalışmış olan Nazi bilim adamlarını kaçırmaya çalışacağız. Fakat bunu yaparken düz bir aksiyon oyununda olduğu gibi sağa sola ateş edip bombalar yağdırmıyoruz.

ÇILGINLIĞIN ÖTESİNDEKi BİR JAPON OYUNUNA DAHA HOŞ GELDİNİZ. BUNDAN YAKLAŞIK İKİ SENE ÖNCE GRASSHOPPER MANUFACTURE FİRMASININ SHADOWS OF THE DAMNED ADLI KIRIK ÖTESİ OYUNUNDAN SONRA ŞİMDİ DE ZOMBİ AVCISI BİR PONPON KIZIN İDARESİNİ ALIYORUZ ELLERİMİZE. AZ ÖNCE KURDUĞUMUZ CÜMLE OYUNUN ÇILGINLIĞINA REFERANS OLSUN Japon oyun geliştiricilerinin önde gelenlerinden olan Goichi Suda, yani Suda 51, yıllardır sürdürdüğü “çılgın oyun fikirleri” zincirine bir halka daha ekledi. Hatırlayacak olursanız yanına Silent Hill serisinin ardındaki isimlerden Akira Yamaoka ve Resident Evil’ın yaratıcısı Shinji Mikami’yi de alıp ortaya Shadows of the Damned gibi kırık bir aksiyon oyunu çıkarmışlardı.

Geçmiş günlerin sıkı macera oyunlarını özlüyor musunuz? Indiana Jones, Full Throttle, Grim Fandango günlerini mi özlediniz? Telltale Games sizin için burada ve harika oyunlar yapmaya devam ediyor. Back to the Future’dan sonra sıra The Walking Dead’de Önce çizgi roman, ardından dizi… The Walking Dead bir fenomen olalı oldukça uzun zaman oldu. Açıkçası dizinin yapımcılarından, oyunun da geleceğini duyduğumuzda biraz endişelendik. Çünkü sadece markayı kullanıp dümdüz bir aksiyon oyunu yapacaklarına dair bir korku çökmüştü içimize.

Bundan neredeyse 14 yıl kadar önce çıkmış Uprising adlı bir oyun vardı, hatırlar mısınız? Oyunda hem aksiyonun içinde olacak hem de üs inşa edebilecektik. Bu adeta bir devrim demekti. O güne kadar hep tepe kamerasıyla bir komutan olarak oynadığımız strateji oyunlarına ilk kez “ilk elden” dahil olma şansı yakalayacaktık. Uprising verdiği sözlerin bir kısmını tutsa da, ilginç bir şekilde çabuk unutulan bir oyun olmaktan kurtulamamıştı. Çünkü maalesef çok da derin bir oynanış sunamıyor ve kendi yarattığı beklentinin altında kalıyordu. Şimdiyse aynı hedefi Starhawk koyuyor önümüze.

Bundan tam 16 yıl önceydi… PC oyunculuğunun en güzel yıllarıydı belki de. Müthiş bir hızla gelişmekte olan donanım teknolojisi PC’leri bir ofis cihazı olmaktan çıkarıp tam teşekküllü birer eğlence makinesi haline getiriyordu. Üçüncü parti firmaların en gözde cihazı PC’lerdi ve bomba oyunların ardı arkası kesilmiyordu. Diablo o yıllarda müthiş bir sansasyon yaratmış ve hatrı sayılır bir hayran kitlesi edinmişti kendine. 2000 yılında piyasaya çıkan Diablo II’yse oyuncuları resmen kendine esir etmiş ve kısa zaman içinde bir fenomen haline gelmişti. Warcraft ve Starcraft gibi iki büyük markayı da ardına alan Blizzard ise çoktan devler ligine girmişti bile.

YILIN OYUNU ÖDÜLÜNE EN YAKIN ADAYLARDAN SKYRIM, DEVASA BÜYÜKLÜKTEKİ İÇERİĞİNE BİR DE EKLENTİ PAKETİ EKLEYEREK SOSYAL HAYATIMIZI İYİCE ÖLDÜRMEYE KARAR VERMİŞ. DAWNGUARD YENİ GÖREV, SİLAHLAR VE ZİNDANLAR İLE BİRLİKTE SKYRİM KEYFİNİN SÜRESİNİ EPEYCE UZATIYOR Kimileri için oyun teknolojisinin geldiği son noktadır Skyrim. Hak vermemek mümkün değil. Devasa büyüklükteki oyun alanı, atmosferi ve sunduğu özgürlük gerçekten hiçbir oyunda bulamayacağınız kadar uçsuz bucaksızdır. Ortalama 150-200 saatlik oyun süresinin üzerine eklenen Dawnguard, halihazırda neredeyse sınırsız olan içeriğin üzerine yepyeni özellikler ekliyor. Dawnguard eklentisini indirip konsolunuza ya da bilgisayarınıza kurduğunuz anda oyunun dünyasında değişimler başlıyor. Etraftaki muhafızlar hemen Dawnguard’ın dönüşü hakkında konuşmaya başlıyor.

YİNE VE YENİDEN BİR AKSİYON OYUNUNU AĞIRLIYORUZ SAYFALARIMIZDA. FAKAT SPEC OPS: THE LİNE AYNI CÜMLELERİ KULLANARAK FARKLI MESAJLAR VEREN DEĞİŞİK BİR OYUN OLMUŞ. OYUN KESİNLİKLE DİLİNİ BUDAKTAN ESİRGEMİYOR VE SAVAŞI, EN KANLI, EN ACIMASIZ HALİYLE TAŞIYOR EKRANLARIMIZA Eğer oyunculuk geçmişiniz şöyle bir 15 seneyi aşıyorsa eski Spec Ops serisini hatırlıyor olmanız gerek. Rainbow Six serisinden önce ilk gerçekçi askeri taktik-aksiyon oyununu çıkarmışlardı. O dönemlerdeki shooter oyunlarında alıştığımız gibi silahları kuşanıp Rambo gibi etrafa ölüm saçtığımız bir oyun değil, aksine saklanarak planlı bir şekilde, ekip halinde hareket etmemiz gereken bir oyundu. Fakat aradan yıllar geçti ve oyun, tarihin tozlu sayfaları arasında yerini çoktan aldı. The Line ilk duyurulduğu zaman aklımızdan Rainbox Six ya da Ghost Recon benzeri bir oyun geçse de, farklı fragmanıyla The Line değişik bir yapım olacağını gösterdi bizlere.

YİNE İNSANLIĞI BEKLEYEN KORKUNÇ BİR GELECEK, KIYAMETİ YAŞAMIŞ BİR DÜNYA VE ROBOTLARLA KAPIŞAN İNSANLIK… NASIL? ÇOK DA YENİ BİR ŞEYLER YOK DEĞİL Mİ? FAKAT BINARY DOMAIN TÜM BU KLİŞELERİN ORTASINDA KENDİNCE YENİLİKLERE SAHİP İLGİNÇ BİR OYUN Aksiyon oyunları yağmuru devam ediyor. Ardı arkası kesilmeyen bu yağmurun içinde farklı bir şeyler söylemeye çalışan oyun miktarı öylesine azaldı ki kulağımız her şeye alıştı artık. Oyunların duyuruları sırasında kulağımıza farklı bir şeyler çalındığı anda dikkat kesilir olduk. Binary Domain de bunlardan biri işte… Düzgün yazılmış bir senaryoya, ilgi çekici sayılabilecek karakterlere ve değişik dinamiklere sahip bir oyun. Her ne kadar oyuna genel çerçeveden baktığınız zaman değişik gibi gelmese de, biraz daha dikkat kesildiğinizde ilginç özelliklerinin olduğunu fark ediyorsunuz. Ancak tüm bu detaylara geçmeden önce oyunun tam anlamıyla bir Japon ürünü olduğunu belirtmemiz gerekiyor.