Dark Souls III incelemesi

03 Mayıs 2016 21:30

BİRAZ ONDAN BİRAZ BUNDAN

Bildiğiniz üzere FromSoftware’in dahi ismi Hidetaka Miyazaki, ilk iki oyun sonrası (Demon’s Souls ve Dark Souls) Bloodborne’un başına geçmiş ve Dark Souls II’yi başka bir ekibe devretmişti. DS II’nin seri içindeki en farklı oyun olması da biraz bundan. Ancak üçüncü oyunla birlikte geri gelen Miyazaki’nin kafasındaki kurguladığı öyküyü bitirmek istediği çok bariz. O nedenle öyküsel anlamda ilk oyuna çok fazla referans var. Oynanış olarak ise Dark Souls III’ün biraz kırma özellikli olduğunu söyleyebiliriz.

Serinin diğer oyunlarından olduğu kadar, Bloodborne’dan da etkilenmiş yanları var. DS III, Dark Souls külliyatı içindeki en hızlı oynanışa sahip oyun. Ancak aklınıza Bloodborne kadar hızlı bir mekanik de gelmesin, DS II ile Bloodborne arasında bir boşluğa denk geliyor daha ziyade. Bu da daha atik saldırılar gerçekleştirebileceğiniz, daha kıvrak bir edayla düşmanlarınızdan sıyrılabileceğiniz anlamına geliyor. Peki bu oyunu kolaylaştırmış mı? Elbette hayır. Çünkü düşmanlarınız da sizin gibi hızlanmış durumda ve çoğu zaman çok daha kalabalık gruplar halinde karşınıza çıkıyorlar.

ZORLUĞU BİTTİ, STRATEJİSİ BAŞLADI

Dark Souls zaten yaratık çeşitliliği ile nam salmış bir seri. Boss karakterlerin inanılmaz tasarımlara sahip olması bir yana, ortalıkta dolaşan avare gariban ruhlar bile çeşitlilikte sınır tanımıyor. Mantığa uygun şekilde (aksi durumlar da mutlak suretle karşımıza çıkıyor) büyük düşmanlar daha yavaş ama güçlü saldırırken, küçük olanlarsa zayıf ama seri ataklarla karşımıza dikiliyor. İşte Dark Souls III, oyun deneyimini biraz daha zorlaştırmak adına bazı noktalarda bu düşman tiplerini kokteyl kuruyemiş tadında karıştırıyor. Bu da çok daha planlı ve taktiksel hareket etmeniz gerektiği anlamına geliyor.

Zaten DS III’ün taktiksel yapıya serinin diğer oyunlarından daha fazla önem verdiği aşikar. Örneğin bu oyunla birlikte mana barı seriye dahil oluyor. Focus point harcayan bu bar, hem büyülerin hem de silahların özel saldırıları için kullanılıyor. Ekstradan bir barın daha olması demek, canımız ciğerimiz Estus Flasklerin kullanımında farklılığa gidilmiş olması demek. Artık sahip olduğumuz flaskleri Firelink Shrine’da oynayış stilimize göre sağlık ve mana arasında bölüştürmemiz gerekiyor. Büyüye fazla önem vermiyorsanız komple sağlığa abanabilir, Pyromancer gibi bir karakter tercih ettiyseniz de ikisi arasında dengeli bir paylaşımı gözetebilirsiniz. Bu taktiksel yaklaşım, oyundaki başarınızı direkt olarak etkileyecektir.

Sayfa: 1 2 3 4 5 6

Paylaş