Dead Rising 4 incelemesi

02 Ocak 2017 15:00

Sizi bilmiyoruz ama bizler çivisi çıkmış açık dünya oyunlarını bayağı bir seviyoruz. Normal hayatta yapabileceğimiz hemen her şeyi sunan seçeneklerin yanında, mantık süzgecini komple çöpe atmayı seçen yapımların da ayrı bir cazibesi var. Dead Rising 4 de, bu mantık süzgecinin deliklerinden basketbol topu geçiren bir oyun olmuş.

Oyuna başlamadan önce beyninizdeki tutarlılık butonunu kapatmanız gereken pek çok açık dünya oyunu bulunuyor. Just Cause bunlardan en makul sayılabilecek olanı. Kabul edilebilir durumların sınırlarında kalıp, helikoptere dikey dalış yapabilmenizi sağlayan bir oyun kalibresinde. Bir de Saints Row gerçeği var elbette. Tepeden tırnağa saçmalıkla dolu olup, kendi dünyası içinde bunu inanılmaz güzel kotaran bir içeriğe sahip. Dead Rising serisi şimdiye kadar bu iki oyunun arasında bir yerlerde sürükleniyordu. Bahsi geçen diğer oyunların aksine, zombi dolu (bundan daha dolu bir zombi dünyası muhtemelen yok) alternatif bir gerçeklikte, absürt yollarla önümüze geleni biçtiğimiz bir yapıya sahip. Buna rağmen ilk oyunların kendisini ciddiye almaya çalışan bir hali de yok değildi ve bu nedenle Just Cause çizgisinden fazla uzaklaşmıyordu. Ama şimdi Dead Rising 4’e bakıyoruz da, Saints Row olmaya ramak kalmış halini sevsek mi yoksa nefret mi etsek büyük kararsızlık içindeyiz.

Sayfa: 1 2 3 4 5 6

Paylaş