F.E.A.R. 3 incelemesi

19 Eylül 2011 11:10


Yıllar yılı Blood oynadıktan sonra korku FPS’lerine tam da hasret kaldığımız bir dönemde gelmişti F.E.A.R. karanlık koridorlarda korkunç Paxton Fettel’i kovalarken, bir de başımıza Alma’nın musallat olması unutulmaz bir deneyimdi bizim için. Oyun iyi bir FPS olmasının yanı sıra, atmosferi ve hikayesiyle de tam bir klasikti. Ancak ikinci oyunla birlikte standartların biraz gerisinde kalmıştı. Kötü bir oyun değildi ancak ilk oyunun ağırlığını pek taşıyamıyordu. Yine de kurgusuyla göreceli de olsa hayranlarını memnun etmeyi başarmıştı. İkinci oyunda aksiyonun dozu biraz daha artmış ancak bunun karşılığında atmosferden ödün verilmişti. Hikayenin devamını bekleyenler üçüncü oyunla birlikte epeyce heyecanlandılar. Zira ilk oyunun kahramanları geri dönüyordu. İlk F.E.A.R.’ın sonunda öldürdüğümüz Paxton Fettel ve ağabeyi Point Man olarak annemizi, yani Alma’yı bulmak için yollara düşecektik. Gerçekten de oyunun kurgusu ve açıklanan özellikler son derece heyecan vericiydi. Bakalım F.E.A.R. 3 vaatlerinin ne kadarını yerine getirebilmiş.

AİLE SAADETİ
F.E.A.R. 3, öncelikli olarak online oynamak için tasarlanmış bir oyun. Ancak tek başınıza da oynayabiliyorsunuz elbette. Tek başınıza başladığınızda ilk oyunun kahramanı Point Man ile başlıyorsunuz. Point Man’in hatırladığımız tüm özellikleri yerli yerinde duruyor. Üstün reflekslere sahip kahramanımız zamanı yavaşlatıp düşmanlarının arasında dans ederek onları haklayabiliyor. Bu noktada oyunun çatışmalarının son derece sıkı olduğunu söylemeliyiz. Silah modellemeleri, vuruş tokluğu ve balistik gerçekçilik son derece yerinde. Aslına bakarsanız Point Man ile oynamanın geleneksel FPS oyunlarından pek bir farkı yok. Arada bir gücünüz doldukça zamanı yavaşlatabiliyorsunuz sadece. Oyunun asıl olayı Fettel’le oynayınca ortaya çıkıyor. (Oyunu tek kişi olarak oynarken hemen Fettel’i seçemiyorsunuz. Bir bölümü bitirdikten sonra o bölüm Fettel’le oynanabilir hale geliyor.) Fettel ile oynamak cidden değişik. Kendisi hayalet ve fiziki form arası bir varlık olduğundan direkt konvansiyonel silahları kullanamıyor. Ancak öyle sağlam güçleri var ki Point Man’i kesinlikle aramıyorsunuz. Fettel düşman askerlerinin bedenlerini ele geçirebiliyor. Düşmanları sırayla öldürdükçe bedenlerin içinde kalış sürenizi uzatabiliyorsunuz. Bu gücü düzgün kullandığınız zaman düşman askerlerini hiç beklemedik anlarda vurabiliyor, onlara çeşitli sürprizler yapabiliyorsunuz. Ayrıca Fettel ellerinden bir güç de çıkarabiliyor. Düşman askerlerini havaya kaldırıp onları boğabiliyorsunuz. Tüm bu güçleri birleştirdiğinizde ortaya bir benzeri daha olmayan bir oyun deneyimi çıkıyor. Point Man ve Fettel’in oyun yapıları sanki iki farklı oyun oynuyormuşsunuz gibi bir hava yaratıyor. Fakat F.E.A.R. 3’ün sizi zorladığı şey bir arkadaşınızla online ya da offline olarak birlikte oynamanız. Bunu yaptığınızda oyunun verdiği keyfe diyecek yok doğrusu. Açıkçası Point Man’in ve Fettel’in oyun yapıları tam anlamıyla birbirlerini tamamlayacak şekilde tasarlanmış. Mesela Fettel ile düşman askerlerini havaya kaldırıp onları orada sabit tutarken, Point ile ateş yağmuruna tutabiliyorsunuz; ya da köşeye sıkışmışken en arkadaki askerin bedenini Fettel ile ele geçirip düşman askerlerini arkalarından vurup şaşırtabiliyorsunuz. Tüm bu taktikler gerçekten işe yarıyor ve oyun keyfini katlıyor. F.E.A.R. 3 bu anlamda co-op deneyiminin dibine vuran bir oyun. Uygulayabileceğiniz taktikler oldukça geniş ve işe yaradıklarını görmek inanılmaz tatmin edici. Cephaneliğiniz çok geniş olmasa da son derece işe yarar silahlardan oluşuyor. Özellikle EMP bombası güçlü düşmanları ve mech’leri ortadan kaldırmak için ideal. Geliştiriciler emeklerini bölmek yerine, odaklı bir şekilde çalışmışlar ve düzgün silahlar çıkarmışlar ortaya.

KARDEŞLER TAKIMI
Oyunun haritaları ve çevre tasarımı ilk iki oyuna göre daha çeşitli olsa da grafikler artık yaşını belli ediyor. Muhtemelen ikinci oyunda kullandıkları grafik motorunun biraz daha geliştirilmişini kullanmışlar. Haritalar kimi zaman geniş, kimi zamansa dar mekanlarda geçiyor. İlk iki oyunda olduğu gibi salt koridor faresi gibi hissetmiyoruz kendimizi. Oyunun haritaları çatışma hissini verecek şekilde tasarlanmış; etrafta saklanabilecek bolca yer bulabiliyorsunuz. Bu arada oyunun siper sisteminin yenilenmiş olduğunu söyleyelim. Bu özelliği Killzone 3’ten direkt olarak almışlar ancak sonuç kesinlikle kötü değil. Bir tuşla sipere yapışıp, analog çubuğu hafifçe ileri ittirerek siperden çıkıp ateş edebiliyorsunuz. Siper sistemi gerçekten oyuna can katmış, zira seride eksikliği hissedilen bir özellikti. Fark ettiyseniz şimdiye kadar serinin en büyük kısımlarından biri olan “korkuyu” es geçip direkt olarak oynanabilirlik özelliklerini anlatmaya odaklandık. Maalesef serinin üçüncü oyunu bu konuda bir geri adım olmuş.

HİKAYE NEREDE?
F.E.A.R. serisini sevmiş olmamızın en önemli unsurlarından biri sürükleyici hikâyesi ve korku dolu atmosferiydi. Gelin görün ki geliştiriciler aksiyona odaklanırken konu anlatımını ve yoğun atmosferi es geçmişler. Yine korktuğunuz anlar var ancak oyunun geneline yayılan bir histen bahsetmek pek mümkün değil. Oyunun çok büyük bir bölümü deliler gibi çatışmakla geçiyor ve konuyu hissedebileceğiniz, anlayabileceğiniz anlar ara sahnelerle sınırlanmış. Ve bu ara sahneler gerçekte kötüler. Özellikle ifadesiz Point Man konu anlatımını ciddi anlamda baltalıyor. Yahu, adamın karşısında yerle gök birbirine giriyor ancak kendisi her şeye aynı buz ifadeyle karşılık veriyor. Bu, “cool” olmak değil, bildiğiniz kalas olmak. Ve inanın oyunun konusunu takip edebildiğiniz tek tük anlarda bu kalas karakterler hiç çekilmiyor. Diğer yandan oyunun online seçenekleri oldukça eğlenceli. İki kahramanımızın özelliklerini sonuna kadar kullanıp arkadaşlarınıza karşı kapışabildiğiniz özellikleri keşfetmeyi size bırakıyorum.

SEVMEK YA DA SEVMEMEK…
F.E.A.R. 3, oyundan ne beklediğinize bağlı olarak hem iyi
hem de kötü bir oyun. Eğer, bir başka aksiyon dolu, mech’ler de dahil, türlü silahlarla ve doğaüstü güçlerle düşmanların canına okuduğunuz bir oyun istiyorsanız bir şans verebilirsiniz. Fakat diğer taraftan hikayesini sürükleyici bir şekilde anlatan ve sizi her dakika diken üzerinde tutmayı başarabilen bir oyun arıyorsanız, aradığınız burada bulabileceğinizi söyleyemeyiz. Aslında oyunun hikayesi hiç de kötü değil. Geri planda ciddi anlamda ağır ve dinlenesi bir hikaye var. Eğer işlenebilseydi oyunun notu çok daha yukarılarda olabilirdi. Bu haliyle vasatın biraz üstü bir aksiyon oyunu olmaktan öteye gidemiyor maalesef.

Sayfa: 1 2 3

Paylaş