Dark Souls serisinin muazzam başarısı sonrası pek çok firmadan, pek çok şekilde “Souls benzeri” oyun çıktı karşımıza. Bunlardan kimileri türün yapısını çok iyi anlayarak isminin hakkını da verdiler. Ancak şimdi işin ustası Sekiro Shadows Die Twice ile tekrardan sahnelere dönüyor ve türü yeni bir seviyeye taşımaya kararlı görünüyor. From Software yalnızca zor bir oyun yaparak veya ilginç boss tasarımları üreterek bulunduğu noktaya gelmedi. Onu bu denli özel kılan; özellikle Souls serisi ile birlikte sektörün standardı hale gelmiş alışkanlıklara meydan okumasıydı. Diğerleri arkaya fazladan iki teker daha takarak ve gidondan tutarak oyuncuyu yönlendirirken o hayır dedi, düşmeden bisiklete binmeyi öğrenemezsin. Evet kimi zaman acımasızdı, yüzmeyi öğrenelim diye suya attığı da oldu. Ancak risk almaktan hiçbir zaman kaçınmadı ve bu sayede sektöre yön vermeyi başardı. Baktılar oyuncular bu yeni yaklaşımı seviyor, diğerleri de ayak uydurdu. Lakin alışkanlıkları aynıydı, tek yaptıkları From Software’i taklit etmek oldu. Asıl yapılması gerekenin kafa tutmak, yeni bir şeyler denemek, oyuncuyu şaşırtmak olduğunu anlamadılar. Ama From Software ne yapılması gerektiğini biliyordu. Elinde hazırda tutmuş ve tekrarlarsa kimsenin itiraz etmeyeceği bir sistem olmasına rağmen, Sekiro Shadows Die Twice ile bir kez daha alışkanlıkları bozmaya karar verdi… YEPYENİ BİR YAKLAŞIM Çimenliklere saklanmış, karşınızda bekleyen adamı süzüyorsunuz. Usulca yaklaştınız ve kılıcınızın soğuk metalini teninde hissetmesini sağladınız. Ancak karşınızda bir grup düşman daha bekliyor. Sol tarafınız ateşler içinde, sağ tarafınız ise binalarla kapalı. Eğer saldırırsanız belki zaferle ayrılabilirsiniz, belki… Neyse ki kaybettiğiniz kolunuzun yerini alan çok daha işlevsel bir proteze sahipsiniz ve onun sayesinde binanın çatısına kanca atarak ulaştınız. Her düşmanı öldürmek zorunda değilsiniz, çatılardan sessizce yolunuza devam ettiniz. Ateşleri aştığınızda aşağı inerek hedefinizle karşılaştınız. Gitmeniz gereken kapı orada, ancak önünde yine sayısı can sıkan seviyede düşman bulunmakta. Bir de yanlarında elinde içkisi, şişman bir ayyaş oturuyor. Belki sizinle uğraşamayacak kadar sarhoştur, kim bilir? Şansınızı deneyip grubun arasına dalıyorsunuz; bir, iki, üç… Hiçbiri önünüzde dahi duramıyor. Çünkü Kurtsunuz, Sekirosunuz, efendisini canı pahasına koruyan efsanevi kılıç ustasısınız. Derken ensenizde bir yanma hissediyorsunuz. Çünkü söz konusu ayyaş çoktan ayağa kalkmış, içkisinden bir yudum almış ve mide öz suyunu kılıcına fışkırtarak size saldırmakta. Tek bir rüzgar vızıltısı ve öldünüz. Kendinize fazla güvendiniz, tedbiri elden bıraktınız, egonuzun zihninizi bulandırmasına izin verdiniz. En önemlisi, açgözlülük yaptınız. Neyse ki bir şansınız daha var, çünkü tek seferde ölememek gibi bir lanetle kutsandınız. Olduğunuz yerde tekrar ayaklanıyorsunuz ve bu kez tüm zihniniz berrak bir şekilde ayyaşa kafa tutuyorsunuz. Zıplayarak, yuvarlanarak ve darbeleri karşılayarak rakibinize meydan okuyorsunuz. Ancak yine de tekrar ve tekrar ölüyorsunuz. Her seferinde bir kusurunu daha yakalayarak ve bir eksiğinizi daha kapatarak… Sonunda amansız bir mücadele sonucu ayyaşı yere seriyorsunuz ve derin bir nefes alıyorsunuz. Kutlarız, artık kapının arkasındaki boss dövüşüne girebilirsiniz. HEM YATAY, HEM DİKEY Sekiro; Souls serisinin ruhuna sahip olan ancak karakteristik anlamda alakası dahi bulunmayan bir yapım. Bir kere artık karakter yaratıp kendi hikayenizi yaşamıyorsunuz. Burada kendi geçmişi, amaçları ve görevleri bulunan bir karakterin, Kurt’un hikayesine eşlik ediyoruz. Bu tek başına çok önemli bir değişiklik çünkü tüm o karakter özellik puanları, sayısız silah ve kıyafet seçenekleri ortadan kalkmış durumda. Karakterimizin içinde bulunduğu dünya ile etkileşimi de çok daha farklı bir seviyede. Konuşuyor, etkileşime giriyor ve hatta yeri geliyor, düşmanlarına saldırmadan önce bilgi edinmek için gizlice kulak kabartıyor. Ve tabii bir de Sekiro ile birlikte Soulsborne sistemine dikey düzlem ekleniyor. Artık hem zıplayabilen, hem de sağa sola kanca atarak yüksek noktalara ulaşabilen bir karakterimiz bulunuyor. Türün sevdalıları bunlardan rahatlıkla nefret edebilecekken risk alınmış ve günün sonunda ortaya Souls yapısının evrimindeki bir sonraki adım ortaya çıkmış. ÖLMEK BİLE ZOR Souls serisinde ölmek bir mekanik haline getirilmiştir. İlk kez oynayan birinden; “Oyun çok zor, sürekli ölüyoruz” cümlesini duymanız son derece olasıdır. Souls serisi rakibinizi tanımanızı, anlamanızı ve hatalarınızdan ders çıkarmanızı ister. Her ölüm aslında sizi başarıya götüren yolda oturup nefes aldığınız bir duraktan fazlası değildir. Sekiro da bu sistemi kullanıyor ancak ölümü çok daha efektif bir şekilde dünyasına dahil ediyor. Bir kere artık direkt ölmüyorsunuz, ikinci bir şansa sahip olarak olduğunuz yerde tekrar dirilebiliyorsunuz (sizin tercihiniz). Ayrıca öldüğünüzde gidip geri kazanabileceğiniz bir şey bırakmıyorsunuz arkanızda. Edindiğiniz tecrübe puanları ve paraların yarısını direkt olarak kaybediyorsunuz. Bu göründüğü kadar acımasız bir sistem değil, çünkü sahip olduğunuz bir kutsal yardım da bulunuyor. Belirli bir oranda yardıma sahipsiniz ve öldüğünüzde o oran yüzdesinde yardım gerçekleşip hiçbir şey kaybetmeyebiliyorsunuz. Ancak bu da o kadar basit değil. Her ölüp yeniden dirildiğinizde, etrafınızdaki karakterler daha da fazla hastalanmaya başlıyorlar ve onlar hastalandıkça, kutsal yardım yüzdeniz giderek düşmeye başlıyor. Buradaki zincir bağlantıyı görebiliyor musunuz? Canı azalmış düşmanınızı alt edebilmek için yeniden dirilebilirsiniz ancak tekrar ölürseniz, etrafınıza hastalık yayılmasına sebep olacaksınız. Yok eğer ilk seferde ölmeyi seçerseniz de, tecrübe ve paranızın yarısını kaybetme riskine gireceksiniz. Sekiro, ölümü tam anlamıyla oyunun merkez mekaniği haline getiriyor böylelikle. METALLERİN DANSI Sekiro’nun hız, yetenek ve sabır gerektiren dövüş sistemine biz tam anlamıyla bayıldık. Her karakterin, siz de dahil olmak üzere, bir sağlık barı ve bir de vücut duruşu bulunuyor. Savunma ağırlıklı oynayıp, yalnızca açık kovalayarak düşmanınızın sağlığını bitirmeniz mümkün. Ancak tamamen saldırgan oynayıp, rakibinizin vücut duruşunu bozabilirseniz bu kez tüm sağlığını yok eden öldürücü vuruşu gerçekleştiriyorsunuz. Her başarılı saldırınız, rakibinizin ve sizin gerçekleştirdiğiniz savunma iki tarafın da duruşunu bozuyor ve ilk kim sendelerse, diğer taraf öldürücü vuruşu gerçekleştiriyor. Doğru zamanda saldırı, kılıç karşılama ve kaçma mekaniklerini iyi öğrenirseniz, boss dövüşlerini dahi kısa sürede bitirmeniz mümkün. Ancak gerçekten çok iyi öğrenmelisiniz çünkü ilk hatanızda yiyeceğiniz iki darbe ölmenize sebep olacaktır. Protez kolunuzu da unutmamak lazım elbette. Harita içinde bulacağınız pek çok eklenti ile geliştirebileceğiniz bu kol sayesinde düşmanlarınızı ateşe verebilir, mızrak saplayıp kendinize çekebilir ve hatta kalkan haline getirebilirsiniz. FROM SOFTWARE KALİTESİ Sekiro Shadows Die Twice, bir From Software oyunundan bulmayı beklediğiniz ve hatta beklemediğiniz her şeye sahip bir yapım. İç içe geçmiş ve tasarımıyla sizi şaşkınlığa düşürecek mükemmel haritasıyla, beyninizi bayram yerine dönüştürecek kalitede dövüş mekanikleriyle, gerek tasarım gerekse de zorluk açısından fazlasıyla tatmin edecek boss ve mini boss dövüşleriyle Sekiro hemen herkesi sevindirecek bir iş olmuş. Souls serisini seviyorsanız zaten düşünmeyin ancak yeni gelenleri de içine çekecek harika bir dünya bekliyor burada herkesi. DETAYLAR Kolumuzu kaybettikten sonra beklenmedik bir yardım alarak protez bir kola kavuşuyoruz. Oyun boyunca bulacağımız yeni parçalarla birlikte bu kol en güvenilir yardımcımız oluyor. Hem Dark Souls, hem de Bloodborne oldukça karanlık bir atmosfere sahipti. Sekiro’da da karanlık bölgeler bulunuyor ancak çoğunlukla güzel manzaralar size eşlik ediyor. Saldırılardan kaçınmak mümkün ancak kırmızı uyarı çıkan saldırılar ölümcül olabiliyor. Zıplamak, kaçınmak ve karşılamak seçeneklerinden doğrusunu anında bulmalısınız. Soulsborne oyunlarında bugüne kadar hep zemine yapışık durumdaydık. Sekiro ile birlikte ilk kez hem zıplayabiliyor, hem de kancamız sayesinde çatılarda dolaşan bir ninja olabiliyoruz. PUANLAMA