Elon Musk başlattı sanatçılar şekillendirecek; otomobil dünyasında uzay çağı [Özel Haber]

26 Eylül 2018 22:00

İlk uzay turistlerinin gündemi meşgul ettiği bu süreç, alınan sürpriz kararlar ile birlikte sanatın gücünü tekrar görmemize yardımcı olacak.

Elon Musk… Son dönemlerin en çok gündeme gelen, genç yaşlı demeden herkesin kulağına çalınan bu isme artık Türkiye de yabancı değil. Kısa süre önce ülkemize gelen ve Anıtkabir‘de yaptığı ziyaretle gündeme oturan Amerikalı girişimcinin hayata geçirdiği projelerse adının çok ötesine geçmiş durumda. Pek çok kişinin Elon Musk’ı otomobil dünyasındaki elektrikleşme sürecine getirdiği damga ile tanıdığı aşikar. Lakin; yer altından ulaşım sağlama planı, geleneksel çatı sistemlerinin yerini alması beklenen güneş enerji panelleri ve uzay araştırmaları gibi farklı alanların hepsinde Musk’ın bir girişim hamlesinin olduğu asla unutulmamalı. Tüm bunlar arasında uzay ve onun keşfine olan hayaller Musk’ın en büyük arzularından birisi olarak karşımıza çıkıyor. SpaceX isimli şirketiyle uzaya bir otomobil göndererek içindeki Tony Stark’ı da karşımıza çıkartmaktan çekinmeyen bu önemli isim, kolonileşme ve farklı gezegenlerde yaşam gibi fütüristik hayalleri de paylaşıyor.


Bu zamana kadar Rusya ve Amerika gibi iki ayrı devin yarışı ile geçen Ay’a ayak basma macerası, günümüz şartları baz alındığında artık çok daha çetin geçecek. SpaceX gibi özel şirketlerin de bu konuda söz sahibi olması şüphesiz bazı adımların beklenilenden de erken atılması için temel etmen olacak. Bu “Bermuda Şeytan” üçgeni arasından sıyrılmak için uzun bir süredir çalışan Elon Musk ve ekibi, Big Falcon Rocket (BFR) adını verdiği roket ile ilk uzay turistlerini yollamaya hazırlanıyor. Her geçen gün yeni bir detayıyla gündeme gelen projenin en önemli gizemlerinden birisi de eylül ayı itibarıyla resmiyete kavuştu; Bu unutulmaz deneyimi yaşayacak ilk turist belli oldu!


İlk aşamasından gelinen son noktaya kadar milyar dolarları bulan bu Ay yolculuğu, hepimizin de tahmin edebileceği üzere hiç de ucuz bir seyahat olmayacak. Tabi ki bu süreç hem SpaceX hem de ilk uzay yolcusu için geçerli. Peki insanlık tarihine geçecek olan bu turist kim? Kendisi Elon Musk kadar bilinmese de, hayata geçirdiği ZOZO girişimiyle hatırı sayılır bir servete erişmeyi başaran bir girişimci. Kendisine Yusaku Maezawa olarak sesleneceğimiz bu kişi aynı zamanda popüler bir sanat tutkunu ve koleksiyoner. Barışçıl kimliğiyle de öne çıkan Maezaway’yı unutulmazlar arasına sokacak olan en büyük noktalardan birisi biletler için ödediği paradan çok yanında kimleri götüreceği. Yolculuğu gerçekleştirecek olan BFR gemisindeki tüm biletleri satın aldığını açıklayan Maezawa, “dearMoon” adını verdiği çılgın ve bir o kadar da yüzümüzü güldüren projesini duyurdu. Bu proje, beraberinde götüreceği kişilerin alanlarında uzman sanatçı, fotoğrafçı, tasarımcı, ressam, heykeltraş ve müzisyen gibi kişilere gidecek olan bir daveti içeriyordu. Evet kesinlikle doğru okudunuz! Ay’a gidecek bir avuç yaratıcı insan topluluğu. Ustalıkla kurgulanmış bir senaryo gibi öyle değil mi?


Toplamda bir hafta sürecek olan ve Ay’ın yörüngesinde yapılacak bir turu kapsayan bu fantastik yolculuğun gerçekleşmesi için ön görülen tarih ise 2023. Anlayacağınız Maezawa ve beraberinde götüreceği kişilerin eşyalarını hazırlaması için önlerinde bolca vakit var. Peki, ya geri döndüklerinde ne olacak? Bu sorunun cevabını bundan daha önceki gidişlerden ayıran temel özellik, ekip içerisinde astronot etmeninin bulunmuyor olması. Yani bu kesinlikle bir iş değil, Dünya manzaralı tatil gezisi. İçerisinde taşınacak olan sanatçıların orada yaşayacağı deneyim ve gözlemleri, Dünya’ya döndüklerinde kendi alanlarına nasıl aktaracağı ise ondan sonraki süreç için şimdiden heyecanlanmamıza vesile oluyor.

Harley Earl ve otomobilde uzay çağı

Ay ve uzay macerasını bir kenara bırakıp işin yavaş yavaş otomobil boyutuna geçtiğimizde, uçan modellerle ilgili bir ilginin varlığını hatırlamamız gerekiyor. Özellikle son iki yıllık süreçte ortaya çıkan girişimlerin öncülük ettiği “uçan otomobil” akımı en azından şimdilik daha çok hava aracı karakteri üzerine şekillenmekte. Otomobil dünyasının uzay ile olan kesişmesiye bundan uzun yıllar öncesine dayanıyor. Takvimleri sarıp 50’li ve 60’lı yıllara döndüğümüzde genel çapta var olan bir “uzay çağı” akımının insan hayatındaki pek çok tasarıma yansıdığını anımsayabiliyoruz. Fütürizm dönemi olarak da geçen bu sürecin dört tekerlek alemindeki başlangıcı ise bir dahinin vesilesiyle çok daha öncelerde baş göstermeye başlıyor. Meraklılarının hemen hatırlayabileceği gibi bu kişi General Motors’un figürlerinden birisi olan Harley Earl‘den başkası değil.


1900’lü yılların ilk dönemlerinde Ford Model T ile başlayan seri üretim otomobil macerasında “Harley Earl” adını ayrı bir noktaya koymamızın sebebi, ortaya koymuş olduğu tasarımlar. Bulunduğu zaman diliminin ötesinde konumlanan ilerici bakış açılarıyla akıllarımızda yer edinen Earl, konsept otomobil tabirini sözlüklere sokan kişi olarak da bilinmekte. 1938 yılında tasarladığı Buick Y Job isimli projesiyle görenleri kendisine hayran bırakan Earl’ün bu süreçte General Motors bünyesinde tasarım ekibinin en üst noktasına kadar ilerlediğini görüyoruz. Seri üretime geçirilmeyen Y Job’ın ardından 40’lı yıllara gezici showroom felsefesiyle damga vuran başarılı tasarımcı, bunu Futurliner isimli araçla gerçekleştirmişti.


50’li yılların başlarına geldiğimizde seri üretime geçirilmeyen Y Job’ı aklından hiç çıkarmayan Earl, bu kez Le Sabre adını verdiği yeni bir konsept otomobille insanların karşısına çıktı. Uzay ve jet gibi kavramların artık çok daha keskin hatlarda hissedildiği bu otomobil özellikle ön bölümündeki hatlarıyla zihinlerimizde yer edindi. Harley Earl’in kariyerinde gerçekleştirdiği en büyük işlerden birisi içinse 1953 yılına kadar beklemesi gerekti. O yıl spor otomobil fikrini baştan yorumlayan ve yeni bir milata çeviren Earl, Corvette markasının kuruculuğunda önemli rol oynadı. Markanın üretilen ilk modellerinden başlayıp 70’li yıllara kadar uzanan süreçte kompakt spor model karekterini yine zamanının ötesine geçecek şekilde tasarlayan Earl, efsane Stingray modeline de eli değmiş bir isim.


1958 yılına gelindiğinde bu kez şirketin üst düzey markalarından Cadillac için masa başına oturan Harley Earl, uzay felsefesinin zirve noktası olarak görülen Eldorado ile yetkililerin karşısına çıkıyor. Özellikle arka bölümünüdeki kuyruklu yapısından ötürü ilk başlarda yöneticilerin tepkisini çekse de sonrasında kabul edilen bu otomobil, kendisini ilk kez sokaklarda gördüğümüz 1959 yılından beridir kült modellerden birisi olarak asfalttaki varlığını sürdürüyor. Elvis Presley, Muhammed Ali ve Marliyn Monroe gibi önemli isimlerin ilerleyen süreçlerde bu fütüristik otomobili benimsemiş olması da, Earl’ün ne kadar başarılı bir tasarımcı olduğunu gösteriyor bizlere.

Yeni bir uzay çağı mümkün mü?

Harley Earl üzerinden gerçekleştirdiğimiz bu ufak zaman yolculuğu bize ilerici fikirlerin dünyaya bıraktığı izleri gösterdi. Peki Yusaku Maezawa‘nın geçmişteki bu izleri gelecekte tekrar görme ihtimalimizi sağlama potansiyeli es mi geçilmeliydi? Kendi yaptığı açıklamalarda sanatın dünya üzerindeki etkisinden bahseden bu tutkulu kişiliğin, yanında dünyayı temsil edecek sanatçıları davet edecek olmasının etkisi şimdiden merak konusu olmamalı mı? Bunun üstüne fikirler kurulup farklı alanlardaki tutkular paylaşılmamalı mı? Uzaya hiç gitmemiş Harley Earl’ün hayata geçirdiği bu enfes tasarımlar, Vincent Van Gogh’un çizdiği tablolar, ay ve gökyüzü hayaliyle yapılmış besteler insanoğlunun oraya gitmeden ortaya koyduğu mükemmelliği temsil etmemekte midir?


2023 yılına geldiğimizde tüm bu soruların cevapları artık oraya gitmiş sanatçıların varlığı üzerinden tekrardan değerlendirilecek. Oraya giden bir tasarımcı yaratıcılığını kendi alana yansıtacak. Oraya giden yönetmen filmlerini gördükleri üzerinden tekrar yorumlayacak. Modaya, akımlara yön veren pek çok güçlü sınıf Ay ve uzayı bizzat kendi gözünden görme ayrıcalığına erişecek. Bu da bizlere; belki otomobil, belki moda, belki müzik, belki de heykel gibi farklı alanlarda yeni bir döneminin gelebilme ihtimalini doğuruyor. Şu an yapmamız gerekense, bekleyip “anka kuşunun” yeniden doğuş sürecini takip etmek. Her zaman yaptığımız gibi…

Paylaş