Nereden Nereye #9: Mercedes-Benz G-Class

19 Aralık 2016 22:00

Nereden Nereye serimizin bu haftaki konuğu, Mercedes’in en uzun üretim hayatına sahip modellerinden birisi olan SUV modeli G-Class.

Nereden Nereye serimizin ilk süper otomobilini geçtiğimiz hafta itibarıyla Lotus Esprit ile yapmıştık. Lotus’un keyifli yolculuğunun ardından bu hafta da köşemizin ilk SUV modeli olan Mercedes G-Class’ı konuk ediyoruz. Geçtiğimiz bölümlerde sizlerle buluşturduğumuz jenerasyon düzenine ordanla G-Class ile birlikte gelişimi daha farklı bir şekilde sizlerle buluşturuyoruz. G-Class ve Mercedes’in derin tarihine yolculuk başlıyor.

İlklerle dolu bir tarih: Mercedes-Benz

İçten yanmalı motorların kullanıma sunumu konusunda ilk akla gelen üreticilerden biri olarak bilinen Mercedes-Benz bu şöhreti Carl Benz’e borçlu. Otomobil tarihinde adını ilkler arasına yazdıran Benz, benzinli otomobilin mucidi olarak kabul ediliyor. Carl Benz’in eşi olan Bertha Benz’in, finanse etmesiyle birlikte 1886 yılında patent aşamasına geçen projenin ardından ileriki süreçte Gottlieb Daimler ve Wilhelm Maybach gibi dönemin dehaları geliştirme sürecini birlikte yürütür.

Benz-Daimler ortaklığıyla geliştirilen araçla birlikte, eşine haber vermeden yola çıkan Bertha Benz 106 km’lik yolculuğu gerçekleştirerek otomobili uzun mesafede kullanan ilk kişi olarak tarihe geçer. O tarihten itibaren 25 adet üretilen Model I dünyanın ilk otomobili olarak kabul edilir. Geliştirme sürecinin ardından 1901 yılında piyasaya çıkan araçlar Daimler Motors adı altında kullanıcılara sunulur. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından hemen hemen her sektörde olduğu gibi otomobil sektörü de bu süreçten olumsuz etkilenir. Mercedes’in kendi adıyla piyasaya girmesi içinse 1926 yılını beklemesi gerekecektir. 1926 yılında Berlin Otomobil Fuarı’nda tanıtılan markanın ilk otomobili Model K’da 38 ve 55 beygir güç üreten 2.0 litrelik motor yer alıyordu.

30’lara gelindiğinde Mercedes’in Nazi Almanyası’nda popüler olan 770 modeli üretilir. Kurşun geçirmez camların kullanıldığı araçlar savaş döneminde de Almanya’nın en büyük destekçilerinden olur. 1936 yılına gelindiğinde dünyanın ilk seri üretim dizel binek otomobili olan 260 D’yi üreten Mercedes, bu süreçten sonra da otomobil endüstrisine ilklerle damga vurmaya devam eder. 300SL Gullwing ile ilk direkt yakıt enjeksiyonu, 1951 yılında aracın önde ve arkasında koruma amaçlı güvenlik bölgesi, 450SEL ile ABS sistemi kullanıcılara sunuldu. Mercedes, 1979 yılında ise üretim tarihinin en uzun modellerinden biri olan canavarını kullanıcılarla buluşturur.


Efsane yola çıkıyor: G460 – G461

Mercedes G-Class serisi kullanıcılara sunulduğu ilk günden itibaren tamamen kendine özgü ve değişmeyen bir tasarıma sahip olarak hafızalara kazındı. “Kutu” tasarım formuyla G-Class’ın geliştirme süreci ilk olarak 1972 yılında Daimler-Benz ve Steyr-Daimler-Puch ortaklığıyla Avusturya’nın Graz kentinde başladı. Almanya’da yer alan fabrika ile koordineli olarak devam eden geliştirme çalışmalarının ardından 1973 yılında ilk G-Class prototipi test için yola çıkmaya hazır hale getirildi. Aslında G-Class’ın nasıl farklı karakterde proje olduğunu anlamak için Mercedes’in bu süreçte aracı test ettiği yerlere bakmak süreci daha kolay hale geliyor. Baktığımızda G-Class’ın hazırlanan prototipinin Sahra Çölü, Kuzey Kuyup Dairesi ve Almanya’da yer alan tarlalarda test edildiğini görüyoruz.

Geliştirme aşaması 1972, prototip aşaması 1973’te tamamlanan G-Class’ın test aşamaları ve Graz’da kurulan yeni üretim tesisin ardından ilk üretim bandına çıktığı tarih 1979 yılı olarak kayıtlardaki yerini koruyor. Bu da test aşamasından üretimine toplamda 6 yıllık bir zaman zarfı anlamına geliyor ve G-Class’ın ne derece üzerinde çalışılmış bir model olduğunu bizlere bir kez daha kanıtlıyor. G-Class’ın ilk modelleri 460 ve 461 olarak 1979 yılında satışa sunuldu. 2.400 ve 2.850 mm olmak üzere iki farklı aks mesafesine sahip versiyonla sunulan serinin ilk modellerinde iki kapı convertible, SW ve dört kapı SW gövde seçenekleri kullanıcılara sunuldu.

G-Class ailesi ilk yıllarından itibaren sivil kullanımın yanı sıra askeri kullanım için de en çok tercih edilen araçlar arasındaydı. Askeri ambulans, iletişim aracı, ve diğer birçok bölüm için farklı varyasyonları bulunan seride, 460 versiyonundan ilk aşamada 50.000 adet üretildi. Neredeyse tamamı el yapımı olarak üretilen ilk G-Class modelleri üretim aşamasına geçmesinin hemen ardından Vatikan’da Papa’ya hizmet edilmesi için seçilen otomobillerden birisi oldu. Papa-G olarak da bilinen ve üstü açık yapıda olan 1980 model G-Class günümüzde Mercedes’in Stuttgart’ta yer alan müzesinde sergilenmektedir.

Madalyonun diğer yüzü

Evet Mercedes-Benz, G-Class’ı her koşulun üstesinden gelebilecek bir canavar olarak yarattı lakin aracın çıkış noktasındaki madalyonun diğer yüzünde de başka bir parola vardı ve bunun adı da “Lüks”tü. 1981 yılına gelindiğinde Mercedes, canavarını son teknolojisiyle donatmaya başladı. Otomatik şanzıman, klima, destek benzin deposu, ışıklandırmaları koruyan yapıda ızgara ve eklentiler ve kablo vinci gibi yenilikler G-Class dahilinde sunulmaya başlandı. Donanımsal gelişmeleri 1982 yılında yakıt enjeksiyon sistemi takip etti. Torino Otomobil Fuarı’nda tanıtımı gerçekleştirilen 230 GE ile birlikte; daha rahat ve sportif yapıda koltuklar, yardımcı ısıtma sistemi, genişletilmiş lastikler ve özel çamurluk eklentisiyle G-Class’ın gücüne zengin donanımlar olarak dahil oldu. Mercedes, 1985 yılından itibarense diferansiyel kilidi, merkezi sistem kilit ve takometreyi standart olarak G-Class dahilinde sunmaya başladı.


Mercedes, takvimler 1989’u gösterdiğinde G-Class’ın 10. yılına özel bir makyaj oluşturarak kullanıcıların karşısına çıktı. Dört tekerlekten çekiş altyapısıyla birlikte içerisinde ahşap detaylı kokpit ve opsiyonel ABS sistemiyle makyajlı G-Class Frankfurt Otomobil Fuarı‘nda örtülerinden kurtuldu. 1990 yılı itibarıyla yeni G-Class 463, ciddi şasi geliştirmelerini beraberinde getirdi. ABS, sürekli dört tekerlekten çekiş sistemi, elektronik diferansiyel kilitleri gibi sürüş deneyiminde gözle görülü bir iyileşme vadeden 463, motor seçenekleriyle de geniş yelpazeye sahipti. 5 ileri manuel şanzımanla kombin edilen modellerin 2.0 litrelik benzinli motora sahip seçenekleri 165 Nm tork ve yaklaşık 110 beygir güç üretirken saatte 140 km hıza erişebiliyordu. 1992 yılına kadar belirli bir çizgide devam eden G-Class’ın bu tarihten itibaren profesyonel kullanıcılara yönelik versiyonları da üretim bandındaki yerini aldı. Standart versiyonlarda hız sabitleyici, paslanmaz çelikten ek lastik koruyucu, yan gövde eklentileri ve kokpitte ceviz ağacından yapılma ahşap detaylara yer verildi. 1993 yılına gelindiğinde sekiz silindirli versiyon olan 500 GE‘nin aileye eklenmesiyle birlikte iç tasarımda direksiyon başta olmak üzere değişimler yapıldı. 1994 yılında ise sürücü hava yastıklarının hepsi direksiyona entegre edilir hale gelmişti.

1994 yılı itibarıyla artık resmi olarak G-Class adını alan serinin bu model yılıyla birlikte havalı fren diski ve airbag standart hale getirildi. 1996 yılıysa G-Class dahilinde sunulan otomatik şanzımanın 5 ileri elektronik olarak geliştirildiği yıl olarak kayıtlara geçti. Bununla birlikte far yıkama ve ön yolcu hava yastığı artık G-Class’ta standart olarak sunulmaya başlandı. Aradan geçen 2 yılın ardından G-Class serisinin en tepe noktasında 296 beygir güce sahip sekiz silindirli G 500 yer aldı. Emin adımlarla yoluna devam eden G-Class serisi Mercedes’in yüzünü güldürürken geride bırakılan her yıl gelişmeye devam ediyordu. Mercedes, 1997 yılında seriyi tekrar yenileyerek iki yeni motor seçeneğinin tanıtımını gerçekleştirdi. Altı silindirli 2.9 litrelik turbo dizel üniteyle birlikte sekiz silindirli motor seçeneği G500 ile kullanıcılara sunuldu. G-Class AMG ortaklığının güç değeriyse 354 beygir olarak dönemin kayıtlarındaki yerini koruyor. 1999 yılı itibarıyla 20. yılını kutlayan seri için yine sekiz silindirli yapıda “G 500 Classic” modelleri sınırlı sayıda kullanıcılara sunuldu.


Mercedes, milenyumla birlikte G-Class ailesinin en güçlü üyesini kullanıcılarla buluşturdu. Markanın performans departmanı AMG ile yapılan çalışmaların ardından ortaya 354 beygirlik G 55 AMG çıktı. Bu seriyle birlikte çok daha güçlü hale gelen G-Class’ta geliştirilmiş iç tasarım, yeni jantlar ve krom ön ızgara tasarımsal açıdan göze çarpan yenilikler arasındayken elektronik stabilite kontrolü (ESP), fren asistanı ve dört tekerlekten çekiş kontrol sistemi (4 ETS) sürücüye yardımcı sistemler arasında yer alıyordu. 2002 yılında G63 AMG’nin özel bir canavarı kullanıcıların karşısına çıktı. 6.3 litrelik 12 silindirli motora sahip G63 AMG versiyonunda silindir başına üç valf düşecek şekilde toplamda 36 valf bulunuyordu. 0‘dan 100‘e sadece 5.9 saniyede erişen G63 AMG V12, toplamda 470 beygir güce sahipti. 2004 yılında 476 beygir güce yükselene G-Class serisinin en tepesindeki G 55 AMG ile birlikte seri sağlam adımlarla yoluna devam ederken 2005 yılı G55 AMG için bir ilkin yaşanacağı bir yıl olacaktı.

2005 yılı itibarıyla Mercedes, ilk süperşarjlı G55 AMG modelini kullanıcılara sundu. Kompressör ile sıkıştırılan hava ile birlikte silindire daha fazla havanın iletilmesini sağlayan bu sistemde motorun hacmi sabit tutulurken daha fazla güç elde edildi. Yeni nesil Mercedes G55 AMG, sekiz silindirli motoruyla 469 beygir güç üretirken 0’dan 100’e yaklaşık 5.2 saniyede erişebiliyordu. Hem performans hem sağlamlığın bir arada buluştuğu bir modelin artık bir “En” içerisinde yer alması gerekiyordu ve bu 2006 yılı itibarıyla gerçekleşti. Dünyanın en soğuk bölgesi olan Sibirya’da belgesel çekimi yapmak için bölgede bulunan belgesel ekibi yolculuğa standart G 500 ile koyulmaya karar verir. Hava sıcaklığının -53 derece olduğu bir dönemde yola çıkan G-Class, 19.000 km‘lik seyahat boyunca tek bir arıza bile vermeden yolcuğu tamamlamayı başarır.

Bu sürecin ardından G-Class’ta, G 500 ve G 400 CDI’ın aks mesafesi artırılmış versiyonu olan Grand Edition kullanıcılara sunuldu. Deri döşeme, ahşap detaylara sahip kokpit gibi o dönemde standart G-Class’ta sunulan detaylara sahip olan Grand Edition’ın kapı pervazlarında modelin imzası yer alıyordu. G 55 AMG Kompressör ise yapılan geliştirmelerle 493 beygir güç ve 700 Nm tork değerlerine sahip hale gelmişti. Bu seride yer alan donanımlar arasındaysa 18 inçlik AMG jantları, bi-xenon farlar ve oval yapıda sis farları gibi seçenekler yer alıyordu.

Mercedes, 2007 Paris Otomobil Fuarı kapsamında kullanıcıların karşısına çıkardığı G-Class’ın yeni versiyonunda en dikkat çeken gelişmeler araç içi donanım teknolojileri kısmında yer aldı. Yeni nesil G-Class ile birlikte araç içerisinde 6.5 inç büyüklüğünde ekrana yer veren Mercedes, Harman Kardon ses sistemi, arka kamera ve lastik basınç bilgisin de yer aldığı gösterge ekranları dahil etti. 2008 yılında multimedya sistemine navigasyon, ses kontrolü ve bluetooth gibi seçenekler eklendi. Vatikan, tıpkı 1980 yılında olduğu gibi Papa’nın hizmetinde kullanılmak üzere bir G-Class daha talep ederek seriyi bir kez daha seçti. 2009 yılında ise kısa SW, uzun SW ve Cabrio olmak üzere üç farklı gövde versiyonlarında sunulurken G55 AMG sadece uzun SW gövde seçeneğiyle satışa çıktı.


2010 yılı G-Class serisinin dizel versiyonlarında Mercedes’in geliştirdiği BlueTEC teknolojisinin kullanıldığı ilk dönem olarak kayıtlara geçti. Dizel motorların, benzinli motorlardan daha yüksek emisyon değerlerini azaltmak üzere geliştirilen BlueTEC teknolojisi; Common-Rail direkt enjeksiyonlu dizel motorlarda geliştirilen sistemin emisyonların motor içerisinde en aza indirilmesi için egzoz gazının etkili bir biçimde tekrar işlenmesi prensibi üzerine geliştirildiğini görüyoruz. G 350 dahilinde sunulan 3.0 litrelik V6 motorun toplamda 211 beygir güce sahip olarak kullanıcılara sunuldu. Bu dönem sunulan G-Class ailesinde elektronik çekiş sistemi, ESP, üç adet diferansiyel kilidi ve yedi ileri G-Tronic şanzıman kombinasyonlarının yer alıyor.

Evet, şu ana kadar G-Class’ın keyifli gelişimine tanık olduk, lakin tutkunları için de serinin en güzel ve merak edilen kısmı şüphesiz hemen hemen her Mercedes modelinde olduğu gibi AMG versiyonları oluyor. G-Class’ın günümüzde de kullanıcılara sunulan versiyonları olan G63 ve G65 AMG model versiyonları ilk olarak 2012 yılında karşımıza çıkıyor. Her AMG modelinde olduğu gibi burada da tepeden tırnağa performans emarelerini görmek fazlasıyla mümkün.

AMG’ye özel olarak geliştirilen SPEEDSHIFT PLUS 7G-TRONIC şanzıman, egzoz sistemi, ayarlanabilir performans süspansiyonları, jantlar, özel performans frenleri (375×36 mm ön, 330×20 mm arka disk) ile birlikte birçok otomatik kontrol sistemi araç dahilinde yer alan donanımlar arasında yer alıyor. Mercedes-AMG G 63’te V8 çift turbo motor 563 beygir güç ve 760 Nm tork üretirken Mercedes-AMG G 65 6.0 litrelik V12 çift turbo motoruyla 620 beygirlik bir güce ve 1.000 newton metrelik tork değerine sahip.

G63 AMG 6×6 (2013–2015)

Nereden Nereye köşemizde bugüne kadar birbirinden değerli ve özel otomobillere yer verdik. Lakin şu anda sizlerle paylaşmış olduğumuz G63 AMG 6×6, türünün ilk ve en azından şimdilik tek örneği bir dinazoru andırıyor adeta. “It was the company’s largest and second most expensive street-legal offroad vehicle.” G63 AMG 6×6 ile ilgili yabancı kaynakları araştırdığımız zaman Mercedes’in en büyük ve ikinci en pahalı legal offroad aracı ibaresiyle karşılaşıyoruz. Lakin 6×6 ile ilgili şu düzeltmeyi yapmamız gerekiyor; Yasal olabilir ama hiçte adil değil!

5.5 litrelik V8 motoruyla 536 beygir güce ve 760 Nm tork değerine sahip olan G63 AMG 6×6, altı tekerlekten çekiş altyapısı ve beş diferansiyel kilidiyle offroad deneyimine yeni bir boyut getiriyor. Araç dahilinde yer verilen lastik kontrol ünitesi, farklı offroad koşullarında adaptasyon ve sürüşü kolaylaştırmak adına hava seviyesini azaltmaya (kumlu zemin) ve artırmaya imkan veriyor. Toplamda 5.875 mm uzunluk, 2.110 mm genişlik, 2.210 mm yükseklik ve 4.196 mm aks mesafesi bulunan aracın toplam ağırlığıysa 4.105 kg. Üzerinde 18 inçlik jantlar ve 37 inçlik lastikleri bulunan G63 AMG 6×6, 0’dan 100’e 7.8 saniyede erişebilirken saatte maksimum 160 km hıza çıkabiliyor.

Mercedes, G-Class ailesenin 6×6 versiyonuna 2015 yılı itibarıyla son verdiğini açıklamıştı. İleriki süreçte yeni bir üretim bandı harekatı olur mu olmaz mı bunun herhangi bir garantisi olmasa da 1979 yılından günümüze kadar orijinalliğini koruyarak gelen G-Class ailesi, Mercedes ürün gamı tarihinin en uzun soluklu modeli olarak kullanıcılara sunulmaya ve bu mirası test etme fırsatı sunmaya hiç süphesiz devam edecek.

NEREDEN NEREYE SERİSİ
Nereden Nereye #1: Nissan Skyline GT-R
Nereden Nereye #2: Ford Focus
Nereden Nereye #3: Volkswagen Golf
Nereden Nereye #4: Mitsubishi Lancer EVO
Nereden Nereye #5: BMW 3 Serisi
Nereden Nereye #6: Subaru Impreza
Nereden Nereye #7: Toyota Corolla
Nereden Nereye #8: Lotus Esprit
Nereden Nereye #9: Mercedes-Benz G-Class

Paylaş