Şehirde elektrikli kaçış; Super Soco TC Max incelemesi

01 Ağustos 2021 21:05

Neo retro tasarım karakteriyle ilgi toplayan Super Soco TC Max, şehir içi günlük kullanım odağında beklentileri ne kadar karşılayabiliyor?

İnsanlığın ulaşım ihtiyacı tarihine kısa bir yolculuk yaptığımızda otomobillerden çok daha fazla pratikliğe sahip oyuncular bizi karşılar. “İki teker” dünyasına açılan bu kapıda bisiklet ve motosikletin, kitlelerin günlük ihtiyaçlarını karşılama konusundaki payları kesinlikle gözardı edilemez. Pazar dinamiklerinin dönemsel olarak modernleşmesinden nasibini alarak günümüzde yeni bir noktaya uzanan motosikletler ise şu aşamada hiç olmadığı kadar güvenli. Teknolojik gelişmelerden nasibini alan modeller artık giriş seviyesinden itibaren ciddi donanımlarla bezeniyor. Günümüz dünyasının temel trendi olan elektrik gücünü de son yıllarda en az otomobiller kadar motosiklet pazarında duymaya başladık. Harley-Davidson gibi bir idolün dahil olmasıysa pek çok noktada dengeleri değiştirmede belirleyeci olacak gibi görünüyor.

Uzak Doğu merkezli üreticiler ise şimdiden kendi içlerinde çok ciddi ürün gamları oluşturmuş durumda. Çin’in önemli isimlerinden birisi olan Super Soco da bu rekabette pay sahibi olanlar arasında. Nankin merkezli olarak faaliyet gösteren ve tüm enerjisini yeni nesil enerji sistemleri odağındaki modeller üzerin yoğunlaştıran marka, yıllık 300 bin adedi bulan üretim kapasitesiyle dikkat çekiyor. Super Soco’yu pazardaki markalardan ayıran özelliklerin başında ise tasarım dili var. Neo retro karakteri üzerine şekillendirdiği modelleriyle klasik tasarımla güncel güç ünitelerini bir araya getiren marka bir süredir Türkiye pazarında da karşımıza çıkıyor. Büyük bir merakla test konuğu olarak önemli bir vakit geçirdiğimiz Super Soco TC Max, markanın odaklandığı noktaları anlayabilmek adına başarılı bir örnek oldu.

TASARIMIN KİLİT ÇİZGİLERİ

Neo retro tasarım geleneği son yıllarda pek çok markanın eğilmeye başladığı felsefeler arasında. Cafe Racer ve Scrambler genlerinin merkezinde şekillenen bu çizgiler, o ürünü deneyimleyen kullanıcı için standartların dışına çıkış için bir anahtar olarak görülüyor. TC Max’in de bolca nasibini aldığı bu karakterin sokakta inanılmaz oranda ilgi görmesi çok da şaşırtıcı değil. Oval formda motorun ön bölümünü domine eden ışıklandırma grubu adeta felsefenin karşılama komitesi niteliğinde. LED teknolojinini kullanıldığı bu farların görünüm kadar gece sürüşe olan katkısını da başarılı bulduk. Gerek uzun gerekse kısa ışıklandırma performansı bu üniteler için gayet yeterli tatmin edici.


TC MAX’in batarya ve motoruna ev sahipliği yapan gövde tasarımı ise fazlasıyla fütüristik bir hissiyat uyandırıyor. Özellikle gövdenin alt bölümünde ana parçadan ayrılmış bir çizgide konumlandırılan panelle birlikte motosikletin ufak bir bilim kurgu esintisi taşıdığını da söylemek mümkün. Gövdede cesur şekilde konumlandırılmış keskin geometrik bölümler de tüm tasarıma güzelce yedirilmiş. Aynalar da bu tasarım dilinde çokça gördüğümüz şekilde konumlandırılıyor. Görüş açıları ve genişlikleri sorunsuz olan aynaların ufak bir modifikasyonla gidon tarafına çekilerek çok daha estetik bir forma bürünebilir. Arka tarafa doğru ilerledikçe klasik genlerin biraz daha Cruiser’a yaklaşan bölümle tamamlandığını görüyoruz. Akıllarımıza Ducati Diavel’i getiren bu yapıda plakanın ve LED stop lambasının konumlandırılma şekli de göze hoş gelen şekilde tamamlanmış.

SORUNSUZ MALZEME KALİTESİ

Çin merkezli pek çok üretici söz konusu olduğunda kullanıcıların kafasında beliren ilk soru işareti malzeme kalitesi üzerine şekilleniyor. TC Max bu soru işaretlerinin çok uzağında bir deneyim vadeden bir elektrikli motosiklet olarak bizi karşıladı. Gövdede beklentileri fazlasıyla karşılayan malzemeleri, konfor ve kalite konusunda çıtayı yukarıya taşıyan bir sele tamamlıyor. Deri döşemesinin yapısıyla motosikletin vintage karakteriyle kusursuz bir uyum sunan selenin sürüş sırasındaki konfora olan etkisi şaşırtıcı derecede yüksek. Farklı renk kombinasyonlarıyla da tercih edilebilen sele bu sayede kolayca görünümün de temel etki elemanlarından biri haline geliyor.


Malzeme kalitesi başlığında değerlendirmek istediğimiz bir diğer bölüm ise gösterge paneli. Burada yarı dijital yarı analog bir denklemden faydalanılmış. Batarya yüzdesi, sürüş modu ve sıcaklık gibi bilgilerin dijital tarafta gösterildiliği panelde, hız ise analog tarafta kullanıcıya sunuluyor. Yoğun güneş altında bile gösterim konusunda sorunsuz bir kullanım vadeden bu bölümün de beklentileri karşılayacağını söyleyebiliriz.

KULLANICIYI BEKLEYENLER

TC Max tasarıma etki eden teknoloji parçaları kadar kullanıcı deneyimine etkileyen donanımlara sahip. Model standart olarak anahtarsız çalıştırma özelliğiyle geliyor. Buradaki sistem, kullanıcı motosiklete yaklaşınca algılamaktan ziyade kumanda ile sizin komut vermeniz üzerine altyapıyı aktif hale getirmek üzerine kurulu. Düğmeye basıldığında karşılama niteliğinde işittiğimiz müzik tonu ise motosikletin genel olarak yakaladığı kalite algısına pek yakışmıyor. Bu ses ile bir Uzak Doğulu olduğunu hissettiren TC Max için önümüzdeki süreçte bu bölüme ufak bir revizyon gelebilir.


Sürüşe başlamadan önce batarya işleyişiyle ilgili bilinmesi gereken iki önemli nokta söz konusu. Motosikletin tam ortasında yer alan ve üst kapağın açılmasıyla erişilebilen batarya farklı şekilde şarj edilebiliyor. İlk maddede bataryayı gövdeden ayırmadan standart bir tak-şarj et işleyişi söz konusu. İkinci parça ise kağıt üzerinde fazlasıyla kullanışlı görünen taşınabilirlik. Kullanıcılar isterlerse bataryayı çıkartarak yanına alabiliyor ve bağımsız bir ortamda dolum yapabiliyor. Buradaki zorluk ise bataryanın motosikletten çıkarılma işlemi için ciddi bir kuvvet gerektirmesi. İkinci kademede de bataryanın ağırlığı var. Pek çok sürücü için taşıması zor olan paketi eve çıkartıp taşımak zahmet istiyor.

RAKAMLARIN SÖYLEDİĞİ

Super Soco TC Max’in kullanım dinamiklerinden önce kağıt üzerinde verilen resmi rakamlara yakından bakalım. Öncelikle güç olarak karşımızda, geleneksel modeller bazında 100cc civarında gezinen bir motosiklet olduğunu belirtelim. TC Max’te kullanılan elektrik motoru arka tekerleğe aktarma kayışıyla bağlanmış durumda. Bu motor yaklaşık 5,5 beygir güç ve 11 Nm tork üretebilme potansiyeline sahip. Hayati organların ikinci tarafında yer alan bataryada ise 72V-45 Ah (3,24 kWh) kapasiteli bir batarya konumlanıyor. Bu batarya ve motor kombinasyonuyla fabrika çıkış olarak verilen menzil değeri 92 kilometre olarak tabloya yansıyor. Kendi şarj cihazıyla birlikte gelen bataryayı standart bir kaynak üzerinden 8 saatte tamamen dolu hale getirmek mümkün.

GERÇEK HAYATTA VADEDİLENLER

Her şeyi geride bırakıp TC Max ile sürüşe başladığımız andan itibaren motosikletin karakteri ve limitleri kendisini hissettirmeye başlıyor. İlk olarak şunu özellikle belirtmek gerekiyor ki TC Max kesinlikle konforlu bir motosiklet. İncelememizin başında da bahsettiğimiz sele faktörünün de büyük katkısıyla birlikte ön ve arka süspansiyonların sertlik ayarlarının şehir içi koşulları baz alınarak ayarlandığı hissiyatına kapılıyoruz. Sönümleme konusunda gayet başarılı olan bu sistem iki kişilik sürüşlerde de herhangi bir sorun yaratmıyor.

Frenler de TC Max’in limitlerinin üstesinden gelebilecek seviyelerde. Çelik fren hortumlarıya desteklenen diskli sistemi de olumlu yöne dahil edebiliriz. Güvenlik konusunda alarm detayına değinmeden de geçmeyelim. Ufak da olsa bir caydırıcı niteliğinde sesli alarma gelen motosikletin bu bölümü için de geliştirme gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle bataryayı motor haricinde dışarıda şarj etmek istediğinizde tüm elektrik sisteminin kapanmasından ötürü alarmın da devre dışı kalması, güvenlik önlemini de bu senaryoda dışarıda bırakıyor. Alarm sisteminin bataryadan bağımsız bir sistemle desteklenmesi bu noktada daha mantıklı olabilir.


Performans konusu ise elektrik motorlarının genel karakteriyle paralel. Motosiklet özellikle 60 km/s hıza kadar tüm gücünü verebilme özelliği sayesinde çok keyifli ivmelenme karakterin sahip. Ara hızlanmalarda da beklentilere cevap veren altyapı için maksimum sürati 100 km/s olarak not edebiliriz. Yokuş aşağı durumlarda ise bu değer 110 km/s’e kadar esneyebiliyor. TC Max’in performans yönetimi ise üç mod üzerinden kullanıcıya bırakılıyor.


“1,2,3” olarak kademelendirilen modlar motosikletin sürüş karakterini doğrudan şekilde etkiliyor. 1. modda maksimum sürat 60 km/’s’e sınırlandırılırken, motorun ürettiği değerler çok daha sakin şekilde tekerleğe aktarılıyor. 2. ve 3. moddan itibarense altyapının gerçek özgürlüğünü yakalama deneyimi başlıyor. Elektrik motorunun motosikletle baş edebilme konusunda hiçbir problemi olmadığını söyleyebiliriz. Ciddi oranlı yokuşlarda dahi gaz tepkimize başarılı cevaplar veren bu altyapının performansı tatmin edici. Bu yorumu iki kişilik sürüşler için de söyleyebiliriz. Artçının sürüşe dahil olmasıyla birlikte parametreleri değişen taraf ise tahmin edebileceğini gibi enerji tüketimi tarafında başlıyor.

Super Soco TC Max için fabrika tarafından verilen 92 kilometrelik menzil günlük kullanımda kolaylıkla yakalanabilecek bir oran. Eğer rota üzerinde yoğun bir yokuş senaryosuyla karşı karşıya değilseniz bu değerin üzerinde çıkmanız dahi de mümkün. Bizim gerçekleştirdiğimiz sürüşlerde batarya tüketimini kilometrede yüzde 1 ile yüzde 2 aralığında kayıtlarımıza geçti. Bu da yüzde 100’lük bir dolum için 95 kilometreleri görebileceğiniz bir sürüşe olanak tanıyor. Artçı ile birlikte üse tüketim eğrisinde önemli bir artış kullanıcıları bekliyor. Artçı ile birlikte tüketimin kilometrede 3 ile 4 birim aralığında olduğunu söylemek mümkün. Bu da günlük kullanımda bataryanın en az iki defa dolum ihtiyacının olduğu sonucunu karşımıza çıkartıyor.

KAÇINILMAZ SON

İncelememizin başında da bahsettiğimiz gibi elektrik gücü ulaşım dünyasının geleceğinin merkezi konumunda. Bu deneyim, şu aşamada Super Soco TC Max gibi örneklerde olduğu gibi şehir içi kullanım odağında bir geçiş süreci yaşıyor. Test konuğumuz, bu deneyimi fazlasıyla dikkat çekici tasarım karakteri ve gelecekten mesajlar taşıyan deneyim hissiyle sunma konusunda başarılı.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Menzil ve şarj konusu ise “keşke” dedirten iki temel parça. Önümüzdeki süreçte karşımıza çıkarılacak olan yeni modelde bu noktaların artırılmış menzil ve hızlı şarj desteğiyle tamamlanacağını düşünüyoruz. Zira, 8 saati bulan şarj süresi pek çok noktada sürdürülebilir oranda bir kullanım için makul değil. Kullanıcı tarafında en büyük etmen ise her ne olursa olsun son noktada fiyata bağlanıyor. TC Max günümüz itibarıyla 42.820 TL gibi pazar payını önemli oranda negatif etkileyebilecek bir etiket fiyatıyla satışa sunuluyor. Teknik niteliklerle birlikte fiyatı düşündüğümüzde modelin erişebileceği kitlenin şimdilik belirli bir seviyede kaldığına da şüphe yok. Marka olarak gelecek için bizlere umut veren Super Soco’nın adını önümüzdeki süreçte çok daha fazla duyacağız gibi.
Paylaş