Witcher 3: Wild Hunt – Blood and Wine incelemesi

06 Temmuz 2016 12:00

BİZ DOĞRU YERE Mİ GELDİK?

Oyunumuz, yaşanmış onca olay sanki hiç gerçekleşmemişçesine huzurlu bir hayat sürmekte olan ve savaşın kirletmediği bir bölgede, Toussaint’ta geçiyor. Zaten ismi de mesajı veriyor lakin Toussaint’ın Pirene ve Alp dağlarını andıran arka plan manzarası, kulağınızı kabartsanız duyabileceğiniz Rhône Nehri’ninkini andıran şırıltıları, kokusu kilometrelerce mesafeye yayılmış üzüm bağları ve bölgenin genel hatlarını oluşturan yeşil renk paleti ile bir Güney Fransa güzellemesi olduğunu anlamak zor değil. Tüm bunları yeni bölgenin ne kadar güzel göründüğünü söylemek için yazmadık ki gerçekten de inanılmaz gözüküyor orası ayrı. Ancak daha da önemlisi, Toussaint seriye yeni bir soluk kazandırıyor. Yalnızca Witcher 3’te değil, serinin tamamında daha önce böylesi bir bölgede bulmamıştık kendimizi. Gittiğimiz her yerin bir boğukluğu, karanlığı, iç çekişmesi, karmaşası, insanı rahatsız eden tarafları bulunuyordu. Burada ise hissettiğiniz şey huzur oluyor.

Ne kadar da Witcher’a uzak bir terim bu, öyle değil mi? Elbette buranın da bir derdi var, yoksa Geralt’ı çağırma zahmetine girmezlerdi. Lakin içinde barındırdığı sıkıntılara ve problemlere rağmen, Toussaint’ın hissettirdiği huzur daima baskın taraf olmayı başarıyor. Ve biliyor musunuz, Geralt ile geçirdiğimiz onca yılın ardından bu insanda inanılmaz bir tatmin yaratıyor. Çünkü biliyorsunuz ki bu onunla çıktığımız son yolculuk ve sonrasında, gözünüz arkada kalmadan biraz rahat etmesini dilerken buluyorsunuz kendinizi. Bu denli huzurlu topraklarda yapılacak bir elvedadan daha güzel ne olabilir ki?
VAMPİRLE RANDEVU

Sanıyoruz ki bu mutluluk şarkısını burada sonlandırmamız gerekiyor çünkü huzura ulaşmadan önce yapmamız gereken şeyler var. Oyunun ismi ve kapak görseli yeterli ipucunu vermediyse biz söyleyelim, Toussaint’ta vampirlerle ilgili bir takım enteresan olaylar yaşanmakta. Bu olayların merkezinde ise kitap okuyucularının yakından tanıyacağı bazı önemli isimler var. Keyfinizin kaçmaması adına kimler olduklarını söylemeyelim ancak fazlasıyla mutlu olacağınızdan emin olabilirsiniz. Toussaint, hiç alışık olmadığı bir şekilde gizemli cinayetler ve bu cinayetleri işaret eden yaratıklarla uğraşmakta. Hani İskandinav ülkelerinde ayda yılda yılda bir cinayet işlenir ve ülke buna alışık olmadığından bir anda yer yerinden oynar ya, işte tam o hesap.

Toussaint da pek çok yerde normal karşılanabilecek bu olaylar sonucunda karmaşaya sürükleniyor ve Geralt’ın eline bakar hale geliyor. Tabii biz paramıza bakarız, bizim adımıza sorun yok. İşin güzel yanı ise, burada gerçekten büyük ölçekli ve herkesi etkileyecek bir problemle cebelleşmediğimizi biliyor olmak. Rahatız, keyfimiz yerinde ve bize ihtiyacı olan birilerine yardım ediyoruz. Söyleyin dostlar, Geralt bunu hak etmedi mi sizce de?

Sayfa: 1 2 3 4 5 6

Paylaş