Call of Duty: Black Ops

Faruk AKINCI 04 Ocak 2011 14:48

Call of Duty serisi artık kült mertebesine erişmiş bir fenomen. Her çıkan oyunuyla ayrı bir gündem yaratan seri, FPS türünde standartları belirleyen bir oyun haline geldi. Özellikle Modern Warfare ile aklımızı başımızdan alan seri, Jason West ve Frank Zampella’nın Activision tarafından Infinity Ward’dan kovulmasıyla birlikte geleceğinden endişe duyulan bir marka haline gelmişti. Serinin bu günlere gelmesinde en büyük payı olan iki kişi artık yoktu ve yeni oyun Black Ops’u, Infinity Ward’un A2 takımı diyebileceğimiz Treyarch yapacaktı. Blacks Ops seride ilk defa soğuk savaş dönemini anlatacaktı. Kısacası hemen her şey seri için bir ilkti. Ve şimdi görüyoruz ki endişe edecek hiçbir şey yokmuş…

ZAMANIN GÜNAHLARI…
Bir kere en baştan şunu belirtelim: Modern Warfare ve Modern Warfare 2’nin hikayesini beğendiyseniz, Black Ops’un hikayesine de bayılacaksınız. Bizce serinin en akılda kalıcı karakterleri (MW’nin Captain Price’ı dışında) ve en sürükleyici hikayesi Black Ops’ta. Soğuk savaş döneminin geri planında yaşananları ve hükümetlerin çevirdiği gizli işleri gayet sürükleyici ve akıcı bir dille anlatıyor oyun. Bu yüzden daha başlar başlamaz kaptırıp gidiyorsunuz. Oyunda sorgulanan eski bir gizli ajanın anılarını dinliyor ve geçmişte düzenlenen gizli operasyonları oynuyorsunuz. Bu süreçte görevler ilginç bir şekilde eski oyunlarla ve karakterlerle bile kesişebiliyor. Şurası bir gerçek ki oyunun sinematik lezzeti, oyun deneyimini bambaşka bir seviyeye taşıyor. Görevler arasındaki çeşitlilik ve silahların gerçekçiliği, türdaşlarından öteye taşıyor Black Ops’u. Bir görevde tamamen cephe savaşındayken, diğerinde sadece bıçakla sessiz bir şekilde ilerleyerek düşmanı gafil avlamaya çalışıyorsunuz. Ayrıca öyle anlarda, öyle müzikler giriyor ki atmosfere tavan yaptırıyor resmen. Tek kişilik görev dahilinde, sadece etrafta dolanıp ateş etmiyor, gerçekten bir operasyonun parçası olduğunuzu hissediyorsunuz. Bu hissin bu kadar sağlam ve net olmasının sebebi yukarıda saydığım tüm parçaların, kusursuza yakın bir işçilikle bir araya getirilmiş olması. Oyunda yeni silahların yanında, seri için bir ilk olan araç kullanımı da var. Yeni silahlar arasında en dikkat çekeni, ok. Rambo filmlerinden hatırlayabileceğiniz bu silahı kullanmak korkunç zevkli. Silahın iki farklı kontrol şekli bulunuyor. Birincisi patlayıcılı mod: Attığınız oklar düşmana saplanıyor ve belli bir süre sonra etrafındakileri de etkileyecek şekilde patlıyor. Diğeriyse normal mod: Sessiz bir şekilde düşmanı avlamak için ideal. Diğer bir yeni silahsa Dragon’s Breath. Ejder Nefesi olarak çevirebileceğimiz bu silah, SPAS marka pompalı tüfeğin modifiye edilmiş hali. Son derece seri atış yapabilen bu tüfek, normal bir SPAS’a göre daha fazla fişek alabiliyor. Görevler farklı zaman dilimlerinde geçtiği ve farklı yapılara sahip olduğu için, döneme ve görevlerin yapısına uygun silah çeşitleri de karşınıza çıkıyor. Oyunun diğer bir dikkat çeken noktasıysa bir görevde koca bir Hind helikopter üzerinden ölüm kusabilmemiz. Helikopter kullanımı oyuncuyu çok serbest bırakmasa da, biz kullanırken çok eğlendik. Özellikle bilinçli bir şekilde kontrol sisteminin basit tutulmuş olması, sizi sadece savaşmaya odaklıyor. Gayet yerinde bir tercih. Bir başka görevdeyse, SR-71 Blackbird hayalet uçağın içinden, yerdeki birliklerinize yön tayini yapıyorsunuz ki en zevkli görevlerden biri de bu.

BİRER BİRER ÇIKIYOR ORTAYA
Elbette ki oyunun en güçlü olduğu yanlardan biri de multiplayer modlar. Her zamanki ‘deathmatch’ ve ‘team deathmatch’ gibi seçeneklerin yanında iki mod var ki başından kalkamayacaksınız. Birisi Wager adlı, kendi üzerinize bahis oynayabildiğiniz ilginç bir mod. Bildiğiniz gibi multiplayer oynarken seviye atladıkça deneyim puanları ve para kazanabiliyorsunuz. Deneyim puanlarını karakterinizi geliştirmek için kullanırken, parayı da yeni silahlar ve ekipmanlar için harcayabiliyorsunuz. İşte bu Wager modunda CoD puanlarınız üzerinden bahse girip savaşabiliyorsunuz. Bizim şimdiye dek bir multiplayer FPS içinde oynadığımız en heyecanlı seçenek bu oldu açıkçası. Wager modu da kendi içinde farklı oyun yapılarına sahip. Aslına bakarsanız sırf şu oyun modu bile Black Ops’u almak için yeterli bir neden.

ZOMBİ SAĞANAĞI
Bir diğer sağlam oyun moduysa Zombie seçeneği. Bunu hem tek kişi, hem de multiplayer olarak oynayabiliyorsunuz. Hatırlayacak olursanız Treyarch firmasından çıkan son Call of Duty oyunu olan World at War’da Nazi Zombies diye bir oyun modu vardı. O mod çok tutulunca Treyarch Black Ops’un içine de benzer bir oyun yerleştirmiş. Kapalı bir alanda sürekli artan zombi ordularına karşı mücadele verdiğiniz bu seçenek, özellikle arkadaşlarınızla oynadığınız zaman inanılmaz eğlenceli bir hale geliyor.

SINIR YOK!
Oyunun ana menüsüne de çok ilginç şeyler eklenmiş. Ana menüde başınızı oynatabildiğinizi fark edeceksiniz.
Bu noktada R2 ve L2 tuşlarına aynı anda birkaç kez basarsanız, bağlı olduğunuz koltuktan kurtulacak ve etrafta gezebileceksiniz. Arkadaki bilgisayar terminalinin içinde tonla sürpriz var. Keşfetmesi size kalmış… Kısacası Black Ops, dopdolu içeriği, sinematik anlatımı, sıkı hikayesi ve yenilikleriyle müthiş bir oyun olmuş. Geliştirici firmasına sınıf atlatacak kadar müthiş hem de.

Hangi görev için, hangi silahı seçmek durumunda olduğunuzu bilmek zorundasınız. Aksi takdirde etrafınızı saran düşmanlara karşı pek şansınız olmuyor. Zaman zaman sessiz, bazen de gürültülü olmalısınız.

Helikopter kullanmak çok keyifli ancak karşınıza sizin gibi iki tane çıkınca paniğe kapılmayın. Altınızdaki alet bir Hind ve yüksek manevra kabiliyetine sahip. Kilitlenen roketlerden kaçma şansınız var.

Saha avantajını iyi kullanın. Eğer etrafta yüksek bir nokta varsa bunu mutlaka değerlendirin. Özellikle bu gibi durumlarda ok ya da nişancı tüfeği çok işe yarıyor. Hele ki patlayıcı ok, birden fazla düşmanı aynı anda haklamak için ideal.

Mutlaka multiplayer oynayın. Bugüne kadar geliştirilmiş en keyifli multi modlar Black Ops’ta karşımıza çıkıyor. Emin olun biraz sabrederseniz başından kalkamayacaksınız. Özellikle Wager modu bağımlılık yapıyor.