reklamı kapat

POPÜLER

Pentax K-30 incelemesi

KULLANICILARIN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞUNUN TERCİHİ POPÜLER MARKALAR OLSA DA, PENTAX GİBİ BU İŞİ HAKKINI VEREREK YAPAN ÜRETİCİLER ORTAYA CİDDİ ALTERNATİFLER ÇIKARMAYI BAŞARIYOR. PENTAX K-30 DA BUNLARIN EN ÖNEMLİLERİNDEN BİRİ

Bazı markalar vardır, ürettiği cihazların kalitesinden emin olduğunuz halde iş satın almaya geldiğinde onun yerine daha popüler olan diğer markaları tercih edersiniz. Üst seviye fotoğraf makineleri üretiyor olsa da özellikle ülkemizde Pentax’ın böyle bir imajı var. Hal böyleyken, biz görevimizi yapalım dedik ve Türkiye’de çok yakın zaman önce piyasaya sürülen Pentax K-30’u incelemeye aldık. Pentax’ın bu yeni modeli, artı olarak tabir edebileceğimiz birçok özelliğe sahip ve bu sayede rakiplerinden ayrılıyor. Makinenin muadillerinin Canon 650D, Nikon D3200 ve Sony A57 olduğunu söyleyelim, siz de değerlendirmelerinizi buna göre yapın. İlk olarak makinenin en çok öne çıkan özelliğinden bahsedelim. Pentax K-30, ileri seviye diğer Pentax modellerinde de gördüğümüz özel bir kasaya sahip ve 81 farklı noktada özel kaplaması olan bu kasa su, toz ve kum geçirmiyor. İster yağmur altında, isterseniz de kumsalda fotoğraf çekiyor olun, makinenin başına bir iş gelmesinden endişe etmenize gerek yok. Tabii bunun için makineyle gelen 18-55’lik kit lens gibi WR özellikli bir Pentax lens kullanmanız şart.

FİZİKSEL FORM
K-30’un tasarım anlamındaki bir diğer artısı fiziksel formu. Hem özel deriyle kaplı konforlu tutamaç hem de düğmeler o kadar ideal bir tasarıma sahip ki, kullanırken en ufak bir rahatsızlık hissetmiyorsunuz. Fotoğraf çekerken adeta makineyle bütünleşiyorsunuz. Kasanın sağ yanında korumalı kapakların altında saklı SD kart yuvası ve uzaktan kumanda bağlantısı yer alıyor. Sol tarafta ise yine aynı şekilde Video/PC bağlantı noktası yer alıyor. Bu noktada, makine üzerinde kulaklık çıkışı, mikrofon girişi ve HDMI çıkışı olmamasını birer eksi olarak belirtmekte yarar var. K-30’un pil yuvası da alışılmışın dışında. Tutamacın hemen altında kalan yuva, üç adet AA pil alacak bir forma sahip ancak içinde bildiğimiz dikdörtgen prizma şeklinde bir pil bulunuyor. Uyumlu adaptörü satın alırsanız kendi pili yerine üç kalem pille de makineyi çalıştırabiliyorsunuz. Bu, kullanıcılara büyük bir kolaylık sağlıyor. Yeni nesil giriş seviyesi DSLR’ların birçoğunda gördüğümüz hareketli LCD ekran K-30’da yok. Lakin 3 inç büyüklüğündeki 921 bin noktalı sabit ekran, gerek renk ayarlarına izin vermesi gerekse de yüksek parlaklık değeriyle işinin hakkını veriyor. Makinenin beşgen prizma şeklindeki vizörü de oldukça başarılı. Alt kısmında çekime ilişkin bilgileri gösteren vizör, gerçeğe göre birazcık karanlık bir görüntü verse de yüzde 100 görüş alanı sunuyor olmasıyla sürpriz karelerin ortaya çıkmasının önüne geçiyor. Live View özelliğini kullanmak için bir algılayıcı olmaması, her seferinde bir tuşa basma gerekliliği ise can sıkıcı.