reklamı kapat

POPÜLER

Need for Speed: The Run incelemesi

Need for Speed serisi uzunca bir süredir güçlü rakiplerle boğuşuyor. Bir yanda arcade tarafında güçlü olan Burnout serisi, diğer yanda Dirt, Gran Turismo, Forza Motorsport gibi simülasyon oyunları, bir zamanlar pazarın en büyüğü olan olan Need for Speed’i epeyce zorlamaya başladı. Geçen yıl Shift 2 Unleashed ile hafiften simülasyona meyleden seri, tekrar köklerine dönüyor ve sıkı bir arcade oyunuyla karşımıza çıkıyor. The Run, mafya tarafından organize edilen ve 200 kişinin katıldığı, tam 25 milyon dolar ödüllü yasa dışı bir yarışı konu alıyor. Açıkçası oyun farklılık yaratmak adına, bilindik formülün içine hatırı sayılır derecede yenilikler eklemiş. Bunlardan kimi güzel, kimi kötü, kimiyse gereksiz durmuş ancak şurası bir gerçek ki eğer ekran başında aradığınız şey adrenalinse Need for Speed: The Run kesinlikle bunu size veriyor.

ŞEHİR HİKAYESİ
Oyunun kuşkusuz en başarılı olduğu nokta pist tasarımları. Aslında bunlara pist demek de ne kadar doğru bilemiyoruz zira oyunda pist yerine şehirler ve otobanlar var. Sonuçta New York ve San Francisco arası upuzun bir yol ama geliştiriciler şehirlerin ve otobanların ruhunu yakalamakta kesinlikle zorlanmamış. Geniş araziler, kanyonlar ve özellikle şehirlerin atmosferi gerçekten çok başarılı. Oyunda Jack Rourke adlı başı mafyayla derde girmiş bir karakteri canlandırıyoruz. Daha önce de söylediğimiz gibi oyundaki amaç, devasa bir yarışı galip bitirebilmek ama bu söylendiği kadar kolay olmayacak. Oyunda yapmamız gereken sadece yarışmak değil. Zaman zaman polisten ve mafyadan da kaçmamız gerekebiliyor; hem de bazen sadece koşarak. Need for Speed: The Run, ana hatlarıyla bir yarış oyunu olsa da kimi zaman aksiyon filmlerini aratmayacak sahneler de sunabiliyor bizlere. Need for Speed: The Run’ın araç modellemesi gayet tatminkar; genelde performans araçları kullandığınızı düşünecek olursak araçları kullanımının ne çok arcade ne de çok simülasyon olduğunu söyleyebiliriz. Geliştiriciler arada bir denge tutturmayı başarmış. Oyunun kontrolleri de oldukça başarılı. Zor virajları ve ani hamleleri yerinde ve odaklı bir şekilde yapabiliyorsunuz. Fakat kesinlikle gerçekçi bir bakış açısı beklemeyin, zira 180 ile giderken bir araca kafadan girdiğinizde taklalar atıp yerlere inmeniz gerekir ancak burada en fazla boyanız çiziliyor ve yavaşlıyorsunuz. Elbette bu tamamen geliştiricilerin seçimi çünkü yarıştan kolayca düşerseniz bir daha toparlamanız pek olası değil. Zira rakip araçların yapay zekası bazen birazcık hileye kaçabiliyor: Hiç yavaşlamadan viraj almalar, çarpıştıktan sonra dahi yavaşlamamalar… Görülebiliyor ki oldukça sinir bozucu bir durum bu. Bir diğer sinir bozucu durumsa oyunda pist dışına çıkıldığında ya da ağır bir kaza yaptığınızda oyunun sizi son checkpoint’e geri göndermesi. Açıkçası bu durumun sebebini bilemiyoruz ve üstelik bunun bir standardı da yok! Bazen oyun pist dışına çıktığınızda kendi kendinize dönmenizi bekliyor -ki olması gereken budur- bazense bir lastiğiniz dahi dışarı çıksa gerisin geriye gönderiveriyor. Durun daha en sinir bozucu kısmı söylemedik: Eğer son chechpoint’e gönderirse araya bir de yükleme ekranı giriyor. Sanırım adı “hız” olan bir oyun için daha anlamsızca bir tercih olamazdı. Bu birkaç aksilik dışında yarış gayet hızlı ve sert ilerliyor. Altınızdaki aracın gücünü hissediyor ve basıp gidiyorsunuz. Bu arada oyun içinde bulunan tüm araçlar lisanslı. Porsche 911Carrera S ve Pagani Huayra gibi 2012 araçları da sadece The Run’a özel olmak üzere modellenip oyuna eklenmişler. Oyunda çok detaylı ve gerçekçi olmasa da bir hasar modellemesi bulunuyor. Elbette bir Burnout gibi değil ancak hiç olmamasından daha iyidir.

DENENMEMİŞ ŞEYLER
Need for Speed: The Run’ın oyun akışı dahilinde ilginç birtakım noktalar da bulunuyor. Örneğin, doğru zamanda doğru tuşlara basmaya çalıştığınız “quick-time eventler” daha önce hiçbir yarış oyununda görmediğimiz bir şey. Aslına bakarsanız geliştiriciler çeşni olsun diye bu sekansları alıp oyunun içine yerleştirmiş. Örneğin, bir yerde senaryo gereği polislere yakalanıyorsunuz ve tam tutuklanacakken Jack ile birlikte koşarak polislerden kaçmanız gerekiyor. Açıkçası sahneler güzel ama uygulanış biraz kararsız kalmış çünkü oyun boyunca bu sahnelerden pek yok, olduğu zaman da pek fena durmamış. Bir diğer ilginç bölümse mafyadan kaçmaya çalıştığınız sahneler. Bu noktada oyunun Hollywoodvari sahneler yaratmada iyi bir iş çıkardığını söyleyebiliriz. Arkanızda iki mafya arabası, tepenizde size ateş açan bir helikopter ve zaman zaman yavaşlayan kamera sizi havaya sokmaya yetiyor. Bu sahnelerin tek kötü yanı kimi zaman gereğinden fazla zorlaması olmuş.

EKRANI KAPATMAYIN!
Need for Speed: The Run’ın çok oyunculu modları da bulunuyor. Normal yarış seçeneklerinin dışında araç tiplerine göre kapıştığınız oyun modları da bulunuyor. Örneğin, bir muscle car kapıp sadece o sınıfta araçların olduğu bir pistte yarışa girişebiliyorsunuz. Online modlar oldukça sorunsuz ve rahat oynanıyor ancak oyun sürecinde bir şeyi başardığınız zaman ekrana yapışan uyarılar çok fazla dikkat dağıtıyor. Örneğin, deneyim puanı kazandınız diyelim. Ekranda pat diye “30XP” diye kocaman bir ibare beliriyor. Bu hem dikkat dağıtan hem de dikkat dağıttığından sinir bozan bir özellik olmuş. Bu arada oyunda bir de deneyim puanı (XP) sistemi bulunuyor. Bu puanları kazandıkça yeni araçlar ve ekipmanlar alabiliyorsunuz. Aracınızın görünümünü değiştiren ve performansını artıran ekipmanlara, bu puanları harcayarak sahip olabiliyorsunuz.

ORTADA BİR YERLERDE
Need for Speed: The Run, ne çok iyi ne de çok kötü bir oyun. Aslında oyun gayet eğlenceli ve oynanası ancak birkaç affedilmez hata neredeyse tüm oyun keyfini kaçırıyor zaman zaman. Yine de özellikle araba yarışı hastalarının mutlaka denemesini, diğer tüm oyuncuların da şöyle bir bakmasını tavsiye ederiz. Özellikle Burnout Paradise’tan beri boş sayılabilecek bir koltuğa oturan The Run, ilginç hikayesi, değişik oyun seçenekleri ve özellikle sıkı grafikleriyle denemeye değer bir tecrübe sunuyor bizlere. Oyunun hikaye kısmını bitirdikten sonra da online seçeneklere dalarak, oyunun süresini uzatabilirsiniz. Tekrar hoş geldin NFS!