reklamı kapat

POPÜLER

Rolls-Royce Frank Tiemann

Rolls-Royce yöneticisi Frank Tiemann ile 2021’i ve geleceği konuştuk [Röportaj]

 - Güncelleme: 09 Şubat 2022 23:13

Frank Tiemann, Rolls-Royce cephesinin geçtiğimiz yıl yakaladığı başarıdan, elektrikli Spectre’a kadar sorularımıza cevap verdi.

BMW Grubu çatısı altında macerasına devam eden Rolls-Royce, şu sıralar otomobil dünyasında belirlediği standartları elektrikle buluşturmakla meşgul. Adım adım 120. yaşına doğru ilerleyen İngiltere merkezli üretici, son yıllarda yakaladığı başarıyı ise 2021’de bambaşka bir boyuta taşıdı. 2020 yılına göre yüzde 49 daha fazla araç satan marka, beş bin adedi aşan satış ile 117 yıllık tarihinde daha önce görmediği bir sınırı geride bıraktı. Tedarik problemleri eşliğinde pek çok marka için oldukça zorlayıcı olan 2021’de yakalanan bu başarıyı ve yakın gelecekteki projeleri konuşmak için Rolls-Royce İletişim Direktörü Frank Tiemann’a sorularımızı yönelttik.

Tiemann; “Rolls-Royce, çip krizi yaşamadı”

15 yılı aşkın süredir markada görev alan Tiemann, kullanıcı odaklı ürünler ortaya koyma felsefesiyle yola devam ettiklerini sohbetimizde sık sık dile getirdi. Halihazırda geliştirme süreci devam eden markanın ilk elektriklisi Spectre’a olan özen de dikkatimizi çekenler arasında.

Merhaba Frank. Öncelikle burada sorularımızı yanıtladığın için teşekkür etmek istiyorum. 2021, otomobil endüstrisi için son yılların en zorlayıcı dönemlerinden birisi oldu. Tedarik problemlerinin burada büyük etken olduğunu gördük. Rolls-Royce tarafı bu süreci nasıl yönetti?

Rolls-Royce için 2021, inanılmaz başarıların yakalandığı bir dönem oldu. Geçtiğimiz yıl 5.586 otomobilin teslimatını gerçekleştirdik ve tüm zamanların en yüksek seviyesi olarak kayıtlarımıza geçen bu tablo bizi fazlasıyla memnun etti. Şüphesiz bu bir kutlama sebebi olsa da biz marka olarak yüksek satış adedi üzerine planlama yapan bir oluşum değiliz. İşimiz özel ve bireysel niteliklerde, müşterilerimizin kendini yansıtabildiği araçlar ortaya koymak üzerine kurulu.

Sorunuza gelirsek, bahsettiğiniz otomotiv sektörünün tedarik sorunları bizi etkilemedi. Tedarikçilerimizle uzun süreli ve güvenilir ilişkilerimiz var. Doğru planlama ile erken yürüttüğümüz tedarik anlaşmaları, olağandışı zor zamanlardan kaçış için yardımcı oluyor. Kalite ve adet olarak da taleplerimizi önceden belirliyoruz.

Sizin de bahsettiğiniz gibi, tüm problemlere rağmen marka tarihinin en başarılı satış rakamlarının yakalandığını görüyoruz. Siz bu tabloyu nasıl yorumluyorsunuz?

Pandemi sürecinin tüm dünyayı değiştirdiğine şüphe yok. İçerisinde bulunduğumuz lüks segment pazarı bunun örneklerini yansıtıyor. Bu süreçte müşterilerin yatırım getirisine daha yakından odaklandığını ve birikimlerini nasıl ve nerede harcayacaklarını seçerken tutarlılık aradığını gördük. Bu durumu marka tarihimizde başarılı şekilde gerçekleştirdiğimiz, müşterilerimizin değişen ihtiyaçlarına ve zevklerine uyum sağlama konusundaki yeteneğimizle bir araya getirdik. Tüketiciler belirsiz piyasaların hakim olduğu dönemlerde değerde kalıcı ürünleri daha fazla tercih ediyor. Ürün gamımızdaki modellerin bahsettiğim bu kriterleri karşılamasının, yakalanan başarıda önemli rol oynadığını düşünüyorum. Türkiye de dahil olmak üzere bu başarıda yeni Ghost ve Cullinan’ın büyük payı var. Ürün gamımızdaki diğer modellere de bu sebeple daha fazla talep oldu.

Elektrikli Spectre’ın altyapısı 2012’ye dayanıyor

Rolls-Royce’un yükselen bu grafiğiyle birlikte gelecek için de beklentiler artıyor. Özellikle geliştirme süreci devam eden Spectre, elektriğe geçişte ilk oyuncu olacak. Rolls-Royce, Spectre’dan ilk aşamada ne bekliyor?

Rolls-Royce’un müşteri odaklı bir marka olduğunu sık sık dile getiriyoruz. Spectre’ın oluşumunda da bunu net bir şekilde görebileceğiz. Şu anda nihai sonuca ulaşacak olan model için çalışmalar 2012’ye kadar uzanıyor. 2012’nin en başından itibaren, deneysel nitelikte olan 102EX aracımızı, halihazırdaki müşterilerimle bir araya getirdik. Bu süreçte 300’den fazla müşterimize, tek seferlik bir sürüş etkinliği kapsamında elektrikli Phantom olarak da nitelendirebileceğimiz bu aracı kullanma şansı verdik. Etkinlik sonrasında onlardan gelen izlenim ve geri bildirimler, bugün geliştirilen Spectre için gereksinimleri şekillendirmemizde önemli bir kaynak oldu. İlk elektrikli Rolls-Royce’un piyasaya sürülmesi, beklentilerimizden çok müşterilerimizin beklentilerini karşılamakla ilgili. Yine belirtmek istiyorum ki burada satış adedi yakalama peşinde olmayacağız.

Rolls-Royce standartlarını elektrikli bir otomobilde korumanın marka için daha zorlayıcı olacağını düşünüyor musunuz?

Bu soruya doğrudan “tam aksine” cevabını vererek başlamak istiyorum. Kurucumuz Charles Rolls, 1900’lerin başında elektrifikasyonun sektörün geleceğinde var olacağına dair bir vizyona sahipti. Kendisi; “Tamamen gürültüsüz ve çevre dostular. Bir salınım veya titreşimleri yok. Şarj istasyonları sorunu çözülürse şehir içerisinde çok faydalı olacaklar.” sözleriyle elektrikli otomobillerden bahsediyor. Rolls-Royce’lar, torkları, ivmelenmeleri ve neredeyse sessiz olan sürüş deneyimiyle zaten kendi standartlarını oluşturmuş durumda. Bu nedenle elektrifikasyonun, Rolls-Royce markasına mükemmel şekilde uygun olacağını düşünüyorum.

Spectre dışında tüm ürün gamının elektrifikasyonla tanışacağı bir dönüşüm bizi bekliyor. Bu değişimin fiyatlara olacak etkisi hakkında ne söyleyebilirsiniz?

2030 yılına kadar tüm model yelpazemizi adım adım elektriklendirmeye hazırlanıyoruz. Bu, Charles Rolls ve Henry Royce’un 1904’te bir araya geldiği günden bu yana, marka için en önemli kilometre taşlarından biri. Yeni dönemde de önceliğimiz kaliteden ödün vermemek olacak. Müşterilerimiz de aldıkları araçlar için belli başlı beklentilere sahipler. Kaliteyi ön plana koyan bir kitle için fiyatın “unutulan” bir değer olduğunu Henry Royce yıllar önce ifade etmişti.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm gibi konular da bu dönüşümlerin temel parçaları arasında. Rolls-Royce’u lüks segmentte bu yönde fark yaratacak projelerde görebilecek miyiz?

Uzmanların da dile getirdiği gibi, sürdürülebilirliğin anahtarının uzun ömürlü ürünler tasarlamak ve mühendislik yapmak olduğunu düşünüyoruz. Bugün baktığımızda şimdiye kadar üretilmiş tüm Rolls-Royce’ların yüzde 80’inden fazlası hala sürülebilir niteliklerde. Kalite ve güvenilirlik hala felsefemizin merkezinde yer alıyor. Bu korundukça, sürdürülebilirlik de bizim çerçevemizden devam edecek.

Sohbetimizin sonuna gelmeden önce otonom sürüş teknolojisi tarafına da biraz odaklanmak istiyorum. Sürücüsüz otomobillerle birlikte, araçların içerisi de bambaşka bir şekle bürünüyor. Burada çalışma alanı veya bir evin salonu gibi konseptler söz konusu. Rolls-Royce’un bu taraftaki yaklaşımı nasıl?

Burada size; “Rolls-Royce müşterileri, bir şoförün hizmetlerini kullanarak 100 yılı aşkın bir süredir otonom sürüşün keyfini çıkarıyor.” diyerek esprili bir cevap vermek istiyorum. Ancak, müşterilerimizin çoğu son yıllarda Rolls-Royce’larının direksiyonunun başına geçmek isteyen bir tarafa yöneldi Geçtiğimiz on yılda işlerin kökten değiştiğini görüyoruz. Tam otonom sürüş hala çok uzakta ve bu bağlamda BMW Grubu çatısı altında olduğumuz için şanslıyız. Otonom sürüşe grubun stratejine paralel şekilde geçiş yapacağız ve buradaki teknolojik ilerlemeden faydalanacağız.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Son olarak 2022 beklentileriniz ve yeniliklerinizi paylaşabilir misiniz?

Türkiye için ilk yenilik, minimalizmi uç noktalara taşıyan ve estetik olarak karanlıktan beslenen Black Badge Ghost’un lansmanı olacak. Yeni yılda da eşi olmayan özel sipariş projelere devam edeceğiz. Geçtiğimiz yıl büyük ilgi gören Boat Tail projesini, diğer müşterilerimiz için özel üretim kataloğuna eklemeye karar verdik. Üçüncü özel projemiz de yolda ve son sürat hazırlıkları devam ediyor. 2022’nin de başarılı ve heyecan verici olacağına dair iyimseriz.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR