reklamı kapat

POPÜLER

Journey incelemesi

 - Güncelleme: 20 Haziran 2012 09:06

Günümüz oyunlarının rekabetçi, devamlı kazanmaya programlayan yapısı sizleri de bir noktada rahatsız etmiyor mu? Sürekli daha fazla düşmanı yen, sürekli daha fazla para kazan, sürekli rakibinden daha çok ödül topla vb. hedeflerle oyunun kelime anlamından uzaklaşılıyor sanki. Oyun, artık sadece keyif almak için yapılan bir eylem değil. Birilerinden daha üstün olduğunu göstermek için kullanılan bir başarı aracı haline getirildi maalesef. Oyun kelimesinin içindeki o çocuksu masumiyet öldükçe oyunlar da iyice çocuklardan ve onların hayal dünyasından uzaklaşır oldu, yetişkinlerin kirlenmiş beyinlerine hitap eden, zehirli yapımlarla doldu her taraf. Ancak bütün bu karmaşanın arasında hala umut olduğunu gösteren, hala oyunu “oynamaktan” keyif alan insanlar olduğunu gösteren Journey gibi yapımlar geldikçe ümidi kesmemek gerek belki de.

YOLUMUZ UZUN
Journey’de yukarıda bahsettiğimiz şeylerin hiçbirisi yok. Rekabet yok, savaş yok, saldırmak yok, hırs yok, para yok, öfke yok ve daha nicesi yok. Sadece gözlere ve kulaklara hitap eden bir yol hikayesi var, hepsi bu. Yol hikayelerini her zaman çok sevmişimdir, göremediğin yerleri başkalarının gözünden görebiliyor olmanın verdiği heyecan bile mutluluk verici bir duygu. Ancak Journey alışılagelmiş bir yol hikayesi de değil aslında, tamamen kendine özgü bir hikayesi var onun, sadece dinlemek isteyene anlattığı istemeyene de zorla güzellik yapmadığı bir hikaye bu. Karakterimizi ufukta görünen ve ulaşılmaz gibi duran dağın tepesine çıkarmaya çalışıyoruz. Oyunun bütün amacı bundan ibaret. Bu süreçte kızgın kumlarda ilerleyecek, gökyüzünde süzülecek ve kar fırtınalarına karşı koymak zorunda kalacağız belki ama yolculuğumuza asla ara vermeyeceğiz. Bu yolculukta karşımıza ufak tefek başka engeller de çıkacak elbette. Kimi zaman mutlaka geçmemiz gereken yıkık bir köprü göreceğiz mesela ve bunu ancak üzerimizdeki elbisenin çevreye dağılmış kumaşlarını birleştirerek inşa edebileceğiz. Boynumuzdaki şalın gücü tamamlandığında ulaşılması güç noktalara tek seferde zıplayacak ve özgürlük hissini yaşayarak süzüleceğiz. Hedefimize ulaşmaya çalışırken yapacağımız başka hiçbir şey olmayacak, yürüyeceğiz, yürüyeceğiz, yürüyeceğiz. Ve bu sırada arka fonda öyle güzel müzikler bize eşlik edecek ki, ayağımızın altından kayıp giden kum taneleri gibi akıp gidecek zaman. Oyunda bol bol Ortadoğu kültüründen izlerle de karşılaşacağız, bu izler bizim yolculuk nedenimize de sirayet etmiş durumda mı bu belli değil ancak. Bu yolculuğa ister iç huzuru bulmak için çıkmış olun ister Tanrı’ya ulaşmak için. Çünkü bu yolculuk aslında sizin yolculuğunuz ve sonunda ne bulacağınızı da ancak siz bilebilirsiniz. İşte Journey tam da bu nedenle eşsiz ve çok değerli bir oyun. Aslında hiçbir şey yapmadan, en minimalist haliyle size sorular sordurtuyor ve bunu yaparken de huzurlu hissetmenizi sağlıyor. Son derece tehlikeli duruyor öyle değil mi? Oyunun anlatmak istediği ve bu yolda karşınıza çıkardığı bulmacalar basit ve bunu deneyimleyebilmeniz için verdiği süre sadece 1-2 saat. Ancak bu basitlikten bir an olsun rahatsız olmuyor aksine huzuru bu basitlikte buluyorsunuz. Öyle ki bütün oyunu sadece 3 tuş ile oynadığınızı söylesem günümüz oyunlarının karmaşasında değerini daha iyi anlarsınız belki de. Journey’nin bir yol hikayesi olduğunu söylemiştik ve bir yol hikayesinde yoldaşınız olmazsa o yolculuk bir şeye benzemez. İşte bu nedenle oyun size olmadık anda, olmadık yerde bir yol arkadaşı veriyor. Sizin gibi oyunu oynamakta olan biri bir anda oyununuza dahil oluyor ve ortaklaşa bir şekilde bu yolculuğa devam ediyorsunuz. Sonra o gidiveriyor, siz biraz daha ilerliyorsunuz tek başınıza ve ardından bir bakıyorsunuz başka bir yol arkadaşı uzakta sizi beklemekte. Journey’nin sizi yalnız bırakmaya niyeti yok…

DOSTLUK KAZANSIN
Rekabet, mücadele, hırs oyunun doğasına aykırı olduğu için beraber oynadığınız kişinin PSN ID’sini dahi göremiyorsunuz. Ne yazılı ne de sesli olarak iletişim kurabiliyorsunuz. Yapabileceğiniz tek şey “O” tuşuna basarak çıkaracağınız melodi ile iletişim kurmaya çalışmak. Onun dışında hiçbir şekilde derdinizi anlatmanız mümkün değil. Hal böyle olunca yanınızdaki kişi hiç tanımadığınız, hakkında hiçbir şekilde bilgi alamadığınız birisi oluyor. Ve siz yolculuğunuza o kişi ile devam ediyorsunuz. Tıpkı sizin gibi onun da bu yolculuğa çıkmak için nedenleri var, o da o dağın tepesine çıktığında bir şey bulacağını düşünüyor. Sebepleriniz ne kadar farklı olursa olsun yolunuz aynı olduğu için birbirinize eşlik ediyorsunuz. Evet eşlik ediyorsunuz, birbirinizle ortak olup aşmanız gereken bir engel bile yok oyunda, sadece bu güzelliklere tek başımıza şahitlik etmemizi istememiş yapımcılar anlaşılan. İyi ki de öyle yapmış çünkü paylaşılması gereken o kadar çok güzellik var ki.

SANATA GİDEN YOL
Bir oyunun anlattığım hisleri oyuncuya yansıtabilmesi için çok farklı bir görsel tarza sahip olması gerekir. Journey, aslında çıkmış olduğunuz içsel yolculuğu çok güzel sembolize eden bir görsel yapıya sahip. Gittiğiniz bütün bölgeler o kadar ustaca çizilmiş ki hayranlıkla seyre dalmamanız mümkün değil. Bu görselliği tamamlayan şey ise huzuru sağlayan müzikler oluyor. Senfonik tarzda hazırlanan eserler o kadar başarılı bir şekilde yedirilmiş ki oyunun içine, bazen sadece klip tadında yürümek istiyorsunuz kumların üzerinde. Uçsuz bucaksız kumların üzerinde yürürken bir ara gözlerinizi kapatıp orada olduğunuzu hayal etseniz müzikler sayesinde bunun gerçek olduğunu sanmanız bile olası. Journey, müziklerin bir oyun için ne kadar önemli olduğunun en güzel örneği belki de…

YOLUN SONU
PSN üzerinden satışa sunulmuş bir oyun için bu cümleleri kurmuş olmak bile Thatgamecompany’nin ne denli başarılı bir iş çıkardığının göstergesi. “Oyunlar sanat mıdır?” sorusunu bir kez daha duyduğunuzda düşünmeden verebileceğiniz cevaptır Journey. Belki oyunu bitirmek için oldukça kısa bir zaman harcayacaksınız ama size hissettirdikleri ve düşündürdükleri için o kadar çok zamana ihtiyacınız olacak ki tahmin ettiğinizden daha çok yer kaplayacak bu oyun hayatınızda. Size bu yazıda bir oyun tavsiyesinde bulunmuyoruz, size beraberce bir yolculuğa çıkma teklifinde bulunuyoruz. Sizin yerinizde olsak bu teklifi asla reddetmezdik.