reklamı kapat

POPÜLER

Titan Souls incelemesi

titan-souls-ekstra-03

BİZ BU FİLMİ GÖRMEMİŞ MİYDİK?

Titan Souls’u en basit şekilde anlatmak gerekirse Shadow of the Colossus’un The Legend of Zelda ile ortak paranteze alınmış hali şeklinde özetleyebiliriz. Hangisine daha yakın derseniz cevap Shadow of the Colossus olacaktır, çünkü The Legend of Zelda benzerliği sadece görsellik ve atmosferle kendisini gösteriyor ki o da eski oyunlar üzerinden konuştuğumuzda. Biliyorsunuz Shadow of the Colossus’ta enfes bir dünyanın içinde gezinip karşımıza çıkan devasa yaratıkları, sahip oldukları zayıf noktalarını hedef alarak indirmeye çalışıyorduk. Titan Souls da temel olarak birebir aynı mantıkla hareket ediyor. Ortada gezinebileceğimiz bir dünya ve karşımıza çıkacak devasa yaratıklar var. İki oyunun birbirinden ayrıldığı en önemli nokta (Tabii görsel anlamda birbirleriyle zerre alakaları olmadığını bir kenara bırakırsak), Titan Souls’da gezinmenin pek bir anlamsız olması.

İçine düştüğümüz dünyada belirli noktalarda yer alan zindanların içindeki titanlara ulaşmamız gerekiyor lakin bu süreçte teptiğimiz yol, attığımız taşa değmiyor.

Keşif, merak, bulmaca veya yol hikayesi noktasında hiçbir şey sunmayan bir haritası var oyunun. X noktasından Y noktasına ulaşmak dışında hiçbir işlevi bulunmuyor. Bu bize göre çok önemli bir eksiklik. Oyunun temel mekaniğinin titanlarla yüzleşmek ve onlarla çarpışmak olduğunun bilincindeyiz ancak bu durum çıktığımız yolculuğu değersiz kılmamalıydı. En basitinden Shadow of the Colossus’ta da bosslar arası yaptığımız pek bir şey yoktu belki ancak her yolculuk ayrı bir hikaye, ayrı bir hissiyat barındırıyordu. Bir yaratığa yaklaştığınız zaman bunu iliklerinize kadar hissediyor ve tedirgin oluyordunuz. Titan Souls, tek bir sisteme o kadar bağımlı kalıyor ki altını doldurması gereken diğer tüm noktaları maalesef ıskalıyor.

APTAL CESARETİ
Ruhlarına göz diktiğimiz titanlara geçmeden önce karakterimize biraz değinelim. Bu minimalist dünyada tek bir piksel aralığını dolduracak kadar alana sahip olan karakterimiz, koca koca yaratıklarla kapışmaya tek bir ok ve yayla gidecek kadar aklını peynir ekmekle yemiş birisi aynı zamanda. Genellikle kayalardan veya çok daha sert materyallerden oluşan bu yaratıklara karşı ok ve yayla ne yapacaksın diye düşünürken bir de ne görelim? Tek atışta öldürüyor hepsini!

Titan Souls’un tüm olayı da bu zaten. Hem siz, hem de düşmanlarınız tek atışta ölüyorsunuz, ilk kim denk getirirse ki genellikle onlar denk getiriyor.

Karakterimizin tek bir oku bulunduğundan attığımız takdirde geri almamız gerekiyor. Bunu ya üzerine giderek ya da büyülü bir şekilde kendimize çekerek gerçekleştiriyoruz. Ancak oku atarken ve geriye çekerken karakterimiz hareketsiz kalıyor ki ölmeniz için en muhtemel anlar da bunlar oluyor. Fakat bu durumun avantajı da yok değil. Oku kendimize doğru çekerken de yaratığa denk getirebilirsek öldürebiliyoruz ve bu durum oyuna taktiksel bir derinlik kazandırıyor. Bahsettiğimiz derinlik ancak boy verecek kadar olsa da…