reklamı kapat

POPÜLER

Remember Me incelemesi

 - Güncelleme: 07 Aralık 2022 23:25

UNUTMAK NE MÜMKÜN! GELECEKLE İLGİLİ ÇİZİLEN PORTRELERE BAKTIĞIMIZDA GENELLİKLE KÖTÜMSER BİR YAPIYLA KARŞILAŞIYORUZ. YAZARLARA GÖRE GELECEĞİMİZİN AYDINLIK GÖRÜNDÜĞÜNÜ SÖYLEMEK MÜMKÜN DEĞİL. 2084 YILININ PARİS’İNDE GEÇEN REMEMBER ME DE BENZER KARANLIK DÜŞÜNCELERE SAHİP BİR OYUN

Remember Me, 2008 yılında kurulan Paris merkezli DONTNOD Entertainment’ın ilk oyunu. Geliştirici firma oyunda kendi şehirlerine hayat vermiş. Normal şartlarda bir firmanın ilk oyununa karşı çok büyük beklentiler beslenmez ancak Remember Me gelirken o kadar fazla ses çıkardı ki dikkatleri üzerine çekmesi çok da zor olmadı aslında. Sahip olduğu çok ilginç fikirleri ve ilgi çekici bir atmosferi vardı. Cesur bir kararla oyun dünyasında sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen kadın karaktere başrol görevini de verince, 2013 yılının en çok beklenen yapımlarından birisi haline geldi Remember Me. Merak etmeyin, böyle bir girişe “ama” diye devam etmeyeceğiz ancak yazının içerisine dağılmış ufak “ama”lar dikkatinizi çekecektir. Remember Me, yarattığı beklentilerin altında kalmayan ancak neredeyse tamamını eksiksiz yerine getiren bir oyun olmuş.

O ESKİ HATIRALAR
Son dönemin en dikkat çekici dizilerinden olan Black Mirror’ı izleyenler, anı transferi ve paylaşımı ile ilgili olan bölümü hatırlayacaklardır. Teknolojinin hayatımıza bu denli müdahil olmasının yaratacağı sonuçları bütün çıplaklığı ile gözler önüne seren yapım ile Remember Me arasında büyük benzerlikler bulunuyor. Aynen Black Mirror’da olduğu gibi burada da anıların kaydedilebildiği, paylaşılabildiği ve depolanabildiği bir gelecek söz konusu. Günümüzün sosyal medya alışkanlıklarının gelecekte ulaşacağı nokta olarak tasvir edilen bu durum nedeniyle, sosyal medya şirketlerinin ülkeleri yönlendiren bir numaralı güç olması da kaçınılmaz olmuş. Bu güçlerin en tepesindeyse hikayenin göbeğinde yer alan Memorize şirketi bulunuyor. Memorize, ürettiği Sensen teknolojisi ile birlikte insanlara anılarını paylaşabilme ve hatta silebilme imkanı veriyor. Oyunun geçtiği Neo-Paris sokaklarında bu teknolojiyi kullanmayan insan neredeyse yok ve kullanmayanlar garipseniyor (Günümüzde Facebook kullanmıyorum dendiğinde oluşan bakışları hatırlarlayın). Karakterimiz Nilin ise bu karmaşanın ortasında çok önemli bir yere sahip. Memorize’ın elinde bulunan güce karşı gelen “Errorist” isimli bir gruba dahil olan Nilin, anıları değiştirebilme gibi bir güce sahip. Normal insanların aksine anılar üzerinde yapabildiği değişikliklerle kişilerin realiteleriyle oynayabiliyor karakterimiz. Bu önemli gücün büyük bir tehdit oluşturduğunu bilen Memorize, Nilin’i kaçırıyor ve bütün hafızasını silerek hapsediyor. Oyunumuz da tam olarak burada başlıyor ve yapmamız gereken ise bulunduğumuz yerden kaçarak kim olduğumuzu ortaya çıkarmak. Anlayacağınız Remember Me özünde bir aksiyon oyunu olsa da eleştirel bir bakış açısına sahip. Oyunda bol bol sosyal medya bağımlılığı ve bu teknolojiye sahip şirketlerin kişiler üzerinde sahip oldukları güçler hakkında eleştirilerle karşılaşıyorsunuz. Ancak hikaye kendisini gösterip oyunun dinamiklerine sıra geldiğinde tökezlemeler de başlıyor yavaş yavaş. Bu denli söyleyecek sözü çok olan bir oyun için fazlasıyla tekdüze bir yapıya sahip Remember Me. Devamlı olarak birileriyle dövüştüğünüz, kalan zamanlarda da oraya buraya tırmandığınız bir oynanış dinamiğine sahip. Bu nedenle Batman Arkham serileri ile Assassin’s Creed melezi bir oynanış söz konusu olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kulağa oldukça etkileyici geliyor değil mi? Gerçekten de öyle ancak her iki oynanış mekaniğini de örnek aldığı yapımlardan daha gösterişsiz şekilde ortaya koyması nedeniyle maalesef etkileyiciliğini kaybediyor. Örneğin dövüş sistemini ele aldığımızda yine yenilikçi bir fikirle karşılaşıyoruz. “Combo Lab” isimli sistem ile farklı türlerdeki hareketleri istediğimiz gibi birleştirerek tamamen kendimize özel kombolar yaratabiliyoruz. Yaklaşık 50.000 farklı kombonun bulunduğu oyun yine kulağa etkileyici geliyor farkındayız. Ancak iş dövüşün kendisine geldiğinde bu etkileyicilik kayboluyor ve sürekli aynı şeyleri yaptığınız hissini veren bir yapıya bürünüyor.