reklamı kapat

POPÜLER

Wolfenstein: The Old Blood incelemesi

wolfenstein-the-old-blood-ek-03

BU SEFER DURMAK YOK

Ana oyuna ihtiyaç duymadan oynayabildiğimiz The Old Blood’ın en büyük sıkıntısı da bu. The New Order, aksiyon kısımlarında başarılı bir iş ortaya koymuş olsa da, asıl parladığı yerler hikayeyi derinleştiren senaryo odaklı bölümleriydi. Oyun ne kadar yavaşlarsa o kadar güzel bir hale bürünüyordu. The Old Blood, nefes almak için bazen duraksasa da genel anlamda yüz metre koşu temposunda ilerliyor. İki elimize birden aldığımız makineli tüfeklerle dehşet saça saça ilerlemek çok güzel kabul ediyoruz, fakat bu durum ara ara karşımıza çıkan gizlilik ve bulmaca içeren anlarda daha çok keyif aldığımız gerçeğini değiştirmiyor. Oyunun geçtiği bölgenin Wolfenstein Kalesi olması sebebiyle atmosferi daha çok sevdiğimizi de itiraf etmeliyiz. Moda olduğu için eklenen zombi düşmanlara da değinmeden geçmeyelim. Tamam zombi avlamayı seviyoruz bunda bir sıkıntı yok, ancak Dying Light seviyesinde zombiler görmeye başlamışken  ne yazık ki gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi bekleyen düşmanlar bizi kesmiyor. Oyunun old school kalarak hata yaptığı yerlerden birisi burası.

wolfenstein-the-old-blood-ek-01
BAŞLI BAŞINA OYUN
Oyun görsel anlamda 2014’te piyasaya çıkan The New Order ile tamamen aynı düzeyde. Bethesda’nın sorunlu grafik motoru id Tech 5 ile geliştirilen yapım, teknik hataları bulunsa da neyse ki hala güzel görünüyor. Bir eklenti paketi olması ve 30 lira gibi makul bir fiyata satılmasına rağmen sahip olduğu 6-8 saat civarı oyun süresiyle de fazlasıyla tatmin edici olmayı başarıyor. The New Order’ı sevdiyseniz bunu da seversiniz demek zor çünkü daha çok aksiyona dayalı bir oyun var karşımızda. Yine de eğer Wolfenstein ismini gördüğünüzde heyecanlanıyorsanız muhtemelen bu oyundan da büyük keyif alacaksınız.