reklamı kapat

POPÜLER

Hayvanlar aleminin Game of Thrones’u ile tanışın: Dynasties [Özel röportaj]

YEPYENİ BİR DENEYİM

Öncelikle Dynasties’den biraz bahsedelim. İsim aslında ilk ipucunu biraz veriyor. Hayvanların kendi arasındaki iletişimi seri farklı ve benzersiz bir dilde anlatıyor. Yeni belgesel serisiyle ilgili bize neler söyleyebilirsiniz?

Rupert Barrington (RB): Dynasties ailenin gücüyle ilgili bir seri. Biz de bu ailelerin liderine odaklandık. Kendi soylarının devamı için nasıl hayatta kalmaya çalıştıklarını anlattık. Seride ele aldığımız 5 hayvan da incelediğimiz bölgelerde en geniş alanı domine eden hayvanlar. Bu bölgeyi domine ederken bu liderliği de kendi yavrularına ve yavrularının yavrılarına aktarıyor. Böylelikle soyları farklı jenerasyonlar boyunca devam ediyor. Bu hayvanların başarmaya çalıştığı şey de bu. Biz de buna ve bunu nasıl yaptıklarına odaklanıyoruz.

Bu yüzden mi özellikle bu beş hayvanı seçtiniz?

RB: Kısmen evet. Çünkü bu şekilde yaşamlarını devam ettiriyorlar. Aynı zamanda ekibimizin de fiziksel olarak yaklaşabileceği hayvanlara ihtiyacımız vardı. Ve tabii sosyal olarak anlayabileceğimiz hayvanlara. Bu yüzden bu hayvanlarla ilgili çalışmalarına yıllarını vermiş bilim insanlarıyla anlaştık. Mesela şempanze filmindeki bilim insanı Jill Pruetz, aynı grup üzerinde 20 yıldır çalışmasını sürdürüyor. Bu sayede ekibimize kimin kim olduğunu söyledi ve tüm farklı şempanzeleri onlara tanıttı. Kim kiminle arkadaş, kimler düşman… Hepsini biliyorduk. Böylece daha ilk günden ekibimiz ne tarz bir davranışla karşılaşacağını da kestirebildi elbette. Bu da onlara neyi, ne zaman çekmeleri gerektiği konusunda çok yardımcı oldu. Tüm ekip her gün şempanzeleri takip etti. Tabii o şempanzeler de yakınlarında insan olmasına oldukça alışkın olduğu için ekibi görmezden geldi. Pruetz’le oldukları sürece çekim ekibi şempanzelere oldukça yaklaşabildi. Bu şekilde, sıkı bir takiple çekime başladığınızda o dünyanın bir parçası oluyorsunuz. Böylesine samimi bir proje için bu çok önemli.

Daha ilk bölümden izleyiciye çok önemli bir mesaj veriyorsunuz aslında. Serinin izleyiciler üzerinde nasıl bir etki bırakmasını umuyorsunuz?

RB: İki farklı etki bekliyorum. Birincisi insanların duygusal açıdan hayvanlarla bağlantı kurması. BBC England’da ilk bölüm gösterilmeye başlandı ve insanların karakterlerle kurduğu bu duygusal bağ inanılmaz boyutlarda. Daha önce hiç görülmemiş cinsten. İnsanlar bir şekilde hikayeye giriyor ve hayvanların yüzleşmek zorunda olduğu o zorlukları anlayabiliyor. Bu zorluklarla anlamlı bir bağ kurabiliyorlar. Sanırım bir açıdan bu, insanlara bir hayvan olmanın nasıl bir şey olduğu duygusunu aşılayacak. Ve dediğiniz gibi, ilk bölümde şempanzelerin yaşam alanlarının nasıl daraldığından bahsetmiştik. Bu sadece onların yaşadığı bir sorun değil, o bölgede yaşayan tüm hayvanların başa çıkmak zorunda olduğu bir sorun aslında. Bu serinin sonunda inanıyorum ki büyük bir mesaj ortaya çıkacak. Mesele sadece bu beş hayvan değil. Bu gezegendeki tüm hayvanların yaşadığı büyük bir sorun. Yaşam alanları giderek daralıyor ve hayatta kalmak çok daha zor hale geliyor. Sanırım bu, seriden alınabilecek en büyük çevresel mesaj. Bu yadsınamayacak büyüklükte bir sorun…

Bu seri klasik belgesellerden farklı olarak daha karakter odaklı bir hikaye işliyor. Adeta senaryo üzerine gelişen bir televizyon dizisi gibi. Sizce bu tarz bir anlatım izleyici için daha mı çekici?

RB: Bence kesinlikle daha çekici. Bu daha ilginç çünkü benim klasik yapımlarımdan da farklılaşıyor. Dünyanın etrafında gezip 10-15 farklı, etkileyici şey gördüğünüz serilerden daha farklı. Onun da ayrı bir çekiciliği var elbette. Hayvanların davranışları ve farklılıkları… Bunun farklı bir değeri var. Bu seride biraz daha derin bir duygusal bağ bulunuyor. Ama bu tarz birbirinden ayrışan serilere imza atmak bence önemli bir yelpaze oluşturuyor.

Natasha Hussain (NH): Aynı anda hem efsanevi hem de samimi bir seri.

Belgesel çekmenin duygusal açıdan da zorlukları bulunuyor. Örneğin çekimleri gerçekleştirirken kendi aralarındaki dinamikler sonucu yaralanan hayvanlara karşı yardımda ikilem yaşıyor musunuz?

RB: Yaşıyoruz kesinlikle. Bu her zaman hisettiğimiz bir şey. Bu seri için konuşmam gerekirse, çekim ekibi daha önce hiç görmediğim bir şekilde bağ kurdu bu hayvanlarla. Ancak genellikle bir şey yapamıyorsunuz. Daha doğrusu elinizden bir şey gelmiyor. Örneğin şempanze bölümünde ana karakter savaşta ciddi bir yara alıyor. Ancak ekip istese de o an ona yardım edemezdi. Çünkü bulundukları konum zaten gidip yardım edecek bir şeyler getirmek için uygun değil. Ya da onu taşıyıp götürebilecekleri bir mesafede değiller. Aynı zamanda hayvanlar kendi aralarında çok karmaşık bir sosyal denge içinde ve bu sürekli gelişiyor. Dışarıdan bir müdahalede ne yaptığınızın çok da farkında olmayabilirsiniz. Onların sosyal dünyasını yanlış yönde etkileyecek bir adım atmış olabilirsiniz. Bu yüzden gerçekten yardımcı olunabilen durumlar çok ama çok nadir.

Dizi gerçekten nefes kesen görüntüler de sunuyor izleyiciye. Ne tarz ekipmanlar kullandınız çekimlerde?

RB: Çok, çok fazla farklı ekipman vardı. BBC imzalı son işlerde ciddi anlamda teknik bir gelişim yaşadık. Onlarca kamera, dronelar, görüntü sabitleştiriciler, helikopter üzerinde çekim yapmamızı sağlayacak görüntü sabitleştiriciler… Bir anlamda neredeyse hepsini bu seride kullandık. Ancak bizim asıl amacımız etkileyici görsellikten ziyade etkileyici bir hikaye anlatımı. Ancak şunu söyleyebilirim, ekip kendi başına çok ilginç ekipmanlara imza attı. Mesela aslanların olduğu filmde kamerayı çok ama çok alçak bir seviyede tutmak istedik. Aslanın göz hizasının da altında. Bu perspektif izleyiciye gerçekten oradaymış gibi hissettiriyor. Sanki karakterin hemen arkasından bakıyor ya da yere bakıyor gibi. Bunun için ekip iki koca rayı otomobilin yan tarafına monte etti. Uzaktan kumanda ve gimbal sistemine sahip olan ekip bu sayede yeterince alçaktan görüntü almayı başardı. Bu da çok etkileyici bir görsellik sunuyor.

NH: Doğa Tarihi birimimizde bu konuda gerçekten öncülük etmeye çalışıyoruz. Blue Planet II’de örneğin, ekip okyanusta daha önce kimsenin inemediği noktalara inmeyi başardı. Kimsenin çekim yapamadığı yerlerde çekim yaptı. Bu gerçekten etkileyici. Eğer gerçekten bir inanç varsa Doğa Tarihi birimi bir çözüm buluyor.

Peki yeni seri için ne kadar bütçe ayırdığınızı paylaşabilir misiniz?

NH: Her yıl birden fazla proje üretiyoruz. BBC olarak bizim için en önemli şeylerden biri hep bir adım ileri gitmek ve bu çığır açan programları global olarak dünyanın dört bir yanına taşımak. Gördüğünüz gibi bu projeleri gerçekleştirmek gerçekten çok zaman alıyor. Belli bir bütçe üzerine konuşmuyoruz ama izlerken aşağı yukarı tahmin edebilirsiniz. Gerekli olan iş gücü, harcanan zaman, katılan efor… Sadece Antarktika ekibi orada bir yıl geçirdi ve öylesine uzak bir yerde, o kadar uzun zaman boyunca, bunca sofistike ekipmanla yer aldılar. Bunun tabii sağlık ve risk tespitleri de bulunuyor. Yani siz hayal edin. Ancak işin güzel yanı, globalde de bu hikayelerimizi anlatmamızda destek veren yardımcı yapımcılığı üstlenmek isteyen partnerlerimizin sayısı artıyor.

Hayvanlarla çalışmak bambaşka bir dinamik. Seri içinde gerçekten tehlikeli bulduğunuz bir an oldu mu?

RB: Genellikle ekip kendini tehlikeye atacak bir pozisyonda yer almaz. Eğer hayvanları anlarsanız ve ona göre hareket ederseniz kendinizi asla tehlikeli bir noktada bulmazsınız. Şempanze filminde Pruetz ekibimize nasıl davranmaları gerektiğini anlattı örneğin. Böylece ne kadar yaklaşabileceğinizi de öğreniyorsunuz. Şempanzelerin yanındayken vücut diliniz çok önemli. Herhangi bir şekilde tehditvari bir varlık göstermemelisiniz. Pruetz aynı zamanda göz teması hakkında da ekibe bilgiler verdi. Eğer şempanze doğrudan size bakıyorsa siz de gözünüzü dikip ona bakmamalısınız. Bunun yerine gözünüzü kaçırmanız gerekiyor. Tüm bunları yaparsanız şempanze sizi görmezden geliyor ve varlığınızla ilgili pek kafa yormuyor. Gerçekten tehlikeli olan tek an kazaya sebebiyet verebilecek bir andı. Genç şempanzelerden biri liderine karşı agresif davranıyordu. Birden sinirlendi ve taşlar alıp etrafa fırlatmaya başladı. Amacı etrafındaki herkesi korkutmaktı. Çekim ekibinin tehlikede hissettiği tek an da buydu. Şempanzeler onları hedef aldığı için değil tabii. Sadece o an çok dinamik bir andı ve fırlatılmış bir taş kazayla ekipten birine çarpabilirdi. Ancak genel olarak söyleyebilirim ki hayvanlar herhangi bir tehlike barındırmıyor.

Antarktika ise film çekimi için tehlikeli bir bölgeydi. Ekip orada bir yıl geçirdi ve bunun 8 ayında dış dünya ile bağlantıları kesilmişti. Uçaklar ve gemiler bu süre zarfında oraya gelmiyordu. Bu yüzden orada bir şey olsaydı ekip kendi başınaydı. Ancak gerçekten çok yüksek güvenlik önlemleri almışlardı. Üç kademeli bir güvenlik sistemi bulunuyordu. Böylelikle birinde bir hata olursa ikinci sisteme geçilebiliyordu. Neyse ki bu macerayı hiç yara almadan tamamladılar. Ancak orada her şey çok kolay bir şekilde kötüye gidebilirdi.

NH: Buz sahanlığında açtıkları o deliği gördüğümde çok şaşırmıştım. Devasa bir çatlak belirmişti. Ancak dikey değil de yuvarlak bir yapısı vardı. Gerçekten inanılmaz. Ve dediğin gibi tüm o güvenlik önlemleri…

Peki tüm bölümler arasında en sevdiğiniz bölüm hangisiydi?

RB: Hangi bölümü izlesem “Hah! İşte favorim bu!” diyorum. O yüzden seçim yapamam sanırım. Çünkü kendi içlerinde de çok farklılar. Her bir hayvan için farklı bir ruh haline bürünüyorsunuz. Mesela aslanların bölümü çok duygusaldı, şempanzeler çok dramatikti. O yüzden bir favorim var diyemem. Her biri farklı bir hissi uyandırıyor.

NH: Hepsi çocuğumuz gibi.

BBC Earth belgeseller konusunda çıtayı gerçekten en üst noktaya koymuş durumda. Sırada neler var, bizi neler bekliyor paylaşabilir misiniz?

RB: Başka büyük projeler de olacak ama önce bunu bitirmeliyim. BBC’de projeler hız kesmeden devam ediyor. Sanıyorum bundan sonra büyük bir tane daha olacak.

NH: BBC Earth’ün sunabileceği daha pek çok proje var. Sadece tek seferlik değil uzun soluklu projeler de oluyor. Tabii çekimlerin ne kadar uzun sürdüğünü görüyorsunuz. Ancak çok daha fazlasının geleceğini söyleyebilirim.

Çevrim içi servislerin baskınlığı artmaya devam ediyor. BBC’nin kendi çevrim içi servisi de bulunuyor ancak bu rekabette tam olarak nerede duruyor?

NH: Globalde pek çok farklı yayın kuruluşu ve servisle iş birliğimiz bulunuyor. Ya da kendi markamız altında hizmetlerimizi sunuyoruz. Genel olarak karmaşık bir ekonomimiz var. Özellikle yardımcı yapımcılık konusunda. Globalde de iş birlikleri konusunda açık bir stüdyoyuz.