reklamı kapat

POPÜLER

Dragon’s Dogma incelemesi

 - Güncelleme: 24 Eylül 2012 21:53

Capcom’un uzun yıllardır devam eden Monster Hunter serisini bilenleriniz varsa, firmanın arcade oyunları ya da Resident Evil tarzı çizgisel oyunlar dışında da maharetleri olduğunun farkındasınızdır. Monster Hunter, açık uçlu oyunlarda gördüğümüz gibi ucu bucağı olmayan arazilere, avlanacak yüzlerce çeşit düşmana ve detaylı bir karakter geliştirme sistemine sahiptir. Kısacası Capcom aslında düzgün bir RYO yapmak için tüm deneyime sahip. İşte bu deneyimin ilk meyvesi kocaman bir RYO olan Dragon’s Dogma olarak düştü raflara. Oyunu epeydir bekliyorduk ama aklımızda onlarca soru işareti vardı. Capcom, kendi tarzını mı yaratacaktı, yoksa hazırdaki oyunlardan kopya mı çekecekti. Her iki sorunun da cevabı evet. Capcom, Dark Souls, The Elder Scrolls serisi, Monster Hunter, The Witcher gibi oyunlardan etkilenip hoş bir tarz yaratmış. Ancak yine de oyunda daha önce görmediğiniz bir şey ya da denemediğiniz özellikler yok.

EJDERHALAR DİYARI
Dragon’s Dogma ilkin yavan gibi gelen ama oynadıkça açılan, daha önce görmediğiniz bir şeye sahip olmasa da çeşitlilik sunan oynanışıyla insanı kendine bağlamayı başaran bir oyun. Oyunun başlarında devasa bir ejder bize gelip “seçilmiş olan” olduğumuzu söylüyor ve kalbimizi yiyor, ardından karakterimiz mucizevi bir şekilde Arisen olarak hayata geri dönüyor. Evet, çok etkileyici bir açılış değil ancak dedik ya: Oyunun açılması için ona biraz süre vermeniz gerekiyor. Oyunda Fighter, Warrior, Mystic Knight, Strider, Ranger, Assassin, Mage, Sorcerer, Magic Archer gibi karakter sınıfları bulunuyor. Bu sınıfların her biri değişik bir oyun deneyimine sahip olduğundan oyunun tekrar oynanabilirliği de oldukça yüksek. Örneğin, Fighter ve Warrior gibi sınıflarda oyun karakter kesip, ganimet toplamaya dayalı Hack’n’Slash türüne dönüşse de, Strider sınıfında dövüş sistemi bambaşka bir hale geliyor. Strider demişken oyunun tırmanma sisteminden de bahsetmek gerek. Oyunda bazı düşmanlarınızı, özellikle de dev olanları, Shadow of the Colossus’ta olduğu gibi üzerlerine tırmanarak öldürmeniz gerekiyor. Elbette bunu yapmak çok kolay değil. Yaratıkların üzerine tırmanabilmek için tırmanma noktalarını seçebilmeniz gerekiyor. Tüm bunları yaparken yaratığın üzerinden düşmemeye dikkat edeceksiniz. Genelde düşmanlarınızı öldürme yöntemi en zayıf noktaları olan kafalarına ulaşıp son darbeyi indirmek şeklinde gerçekleşiyor. Tıpkı bu örnekte olduğu gibi tüm karakter sınıflarının kendine has güç ve yetenekleri var. Bu güç ve yetenekleri kullanırken oyun başka başka dinamikler sunuyor size. Daha çok kol gücüne dayalı karakterler olduğu gibi, büyü, hız ve nişancılık gibi özelliklerin ön plana çıktığı karakterler de geliştirebilirsiniz. Bu tamamen sizin oyun tarzınıza bağlı. Oyunun savaş mekanikleri, hangi karakterle oynarsanız oynayın cidden şahane. Hem silahların tasarımları hem de dengeleri oldukça iyi olmuş. Savaşların son derece keyifli olmasında yaratık tasarımlarının da etkisi çok büyük; düşmanlarınızın tasarımları, animasyonları ve çeşitliliği gerçekten takdir edilesi. Savaş mekanikleri, tasarım, silahlar ve özellikle yumuşak animasyonlar bir araya gelince ortaya son derece epik sahneler çıkıyor. Ek olarak oyundaki boss savaşlarının cidden unutulmaz olduğunu eklemeliyiz. Uzunca bir süredir bu denli epik boss savaşları görmemiştik. Skyrim’deki ejderha sahneleriyle yarışacak bir kaliteden bahsediyoruz. Oyundaki her bir savaşınızdan müthiş keyif alacaksınız. Dragon’s Dogma’nın haritaları da son derece geniş ve dolu. Her köşede sizi bir sürpriz bekliyor. Eğer bir oyunda araştırmayı, keşfetmeyi seviyorsanız Dragon’s Dogma tam sizin oyununuz. Haritalar geniş ve keşfedilecek çok şey var ancak oyunun ilk eksikliği burada gözümüze çarpıyor. Oyun sizi daha önce geçtiğiniz yerlerden o kadar çok geri dönmeye zorluyor ki bir süre sonra bu durum bir nebze batmaya başlıyor. Keşke oyun bizi aynı yerlerde dönüp durmaya zorlamasaydı.

OYUNUN SINIRI YOK
Oyunda NPC’lerle (non-playable character) iletişim kurabiliyorsunuz; hem de diyalogların tamamı seslendirilmiş. Böylesine büyük ölçekli bir oyunda bu, cidden takdir edilesi bir durum. Oyunda karşılaştığınız hemen her karakterin bir arka plan hikayesi var ve görevlerinizi onlardan alıyorsunuz. Bazı güçlü NPC’leri savaşırken yanınıza da alabiliyorsunuz. Hatta paranız varsa kendinize küçük bir ordu bile kurabilirsiniz. Elbette yanınıza aldığınız her savaşçının özellikleri, çatışmalarda işinizi kolaylaştırıyor. Ancak bu iyi fikir uygulamada birtakım sorunlara gebe. Yanınızda savaşacak diğer savaşçıları da başka bir boyuttan çağırıyorsunuz. Aynı anda en fazla üç kişiye komuta edebiliyorsunuz. Fakat bu yol arkadaşları zaman zaman son derece sinir bozucu olabiliyor. Bazen sanki yanınızda sizinle yoldaş olan savaşçılar değil, bir grup çocuk varmış gibi hissediyorsunuz. Yanınızda yürümeleri gereken yerde dağılıp gidebiliyor, uzağınızdaki yaratıkların bir anda üzerinize saldırmalarını sağlayabiliyorlar. Aslında sistem hiç de fena düşünülmemiş ancak yapay zekalarına biraz daha çalışılması gerekiyormuş.

MASAL DİNLEYELİM
Oyunun hikayesi ilk başta çok çekici ya da sürükleyici gelmese de tıpkı oyunun bütününde olduğu gibi senaryo da ilerledikçe açılıyor. Yavan başlayan konu anlatımı bir süre sonra kararlarınızla şekillenmeye başlıyor ve attığınız her adımda sizi kendine daha da güçlü bir şekilde bağlıyor. Oyunda verdiğiniz kararlar cidden etki ediyor ve sizi unutulmaz bir sona doğru adım adım götürüyor. Oyunun sonuna gelip de tüm oyun boyunca verdiğiniz kararların etkisini görünce, tasarımcıları takdir ediyorsunuz. Dolayısıyla verdiğiniz her karardan önce geri dönülmez bir yola girdiğinizi aklınızda bulundurun ve kararlarınızı dikkatle verin. Diyaloglarda da aynı şekilde ağzınızdan çıkan her sözü tartmanız gerekiyor. Açıkçası yıllardır oyun tasarımcılarının “verdiğiniz her karar oyunu etkileyecek” vaatlerinin yavaş yavaş gerçeğe dönüşmesini izlemek büyük bir keyif bizler için.

MÜKEMMEL OLMASA DA
Dragon’s Dogma, sorunlarına rağmen verdiğiniz parayı sonuna kadar hak eden bir oyun. Zaman zaman sinir bozacak kadar zorlaşsa ve hatalarıyla tadınızı kaçırsa da detaylı oynanış sistemi, geniş haritaları, iyi anlatılan konusu ve çeşitlilik sunan karakterleri, Dragon’s Dogma’yı kalburüstü bir oyun yapmaya yetiyor. Oyunun özellikle yaz döneminde çıkması çok yerinde çünkü ona cidden epeyce vakit harcamanız gerekiyor. Oyunu herkese rahatlıkla tavsiye edebiliriz ancak oyun dünyasında yeni başlayanlar için biraz zor gelebilir.