reklamı kapat

POPÜLER

2022 Rolls-Royce Ghost Black Badge ozan öğretmenoğlu

Budapeşte’de “gece treni”; Dünyanın en siyah otomobili Rolls-Royce Ghost Black Badge incelemesi

 - Güncelleme: 26 Haziran 2022 16:09

Özel olarak geliştirilen boyasıyla kendi standartlarını çizen Rolls-Royce Ghost Black Badge ile özel etkinlik kapsamında bir araya geldik.

Yaşadığımız binlerce şeyden olsa olsa bir tanesini dile getiririz. Onu da gelişi güzel ve hak ettiği özeni göstermeden yaparız. Dile getirilmemiş bütün o deneyimlerin arasında hayatımıza belli etmeden biçimini rengini ve tınısını verenler de vardır…

Yukarıda sizlerle paylaştığım bu söz, Pascal Mercier’in “Lizbon’a Gece Treni” kitabından aklımda kalan güzel sözlerden sadece bir tanesi. Bu cümle, bana sık sık deneyimin ne kadar önemli ve sahip olabileceğiniz en özel şeylerden biri olduğunu hatırlatıyor. Otomobillere de bazen bu şekilde yaklaşmayı tercih ediyorum. Çünkü bazı otomobiller sizi A noktasından B noktasına götürmek için tasarlanmıştır ve elbette onlara da saygı duyulmalıdır. Bazıları ise bundan çok daha fazlasının olduğunu kendi yöntemleriyle anlatır.

Kitaptaki kahramanımız, anlamını hiç bilmemesine rağmen büyüsüne kapıldığı kelimenin ve o kelime sayesinde tanıştığı kitabın peşinden gitmek için Lizbon’a yola çıkar. Sonrasında hiç unutulamayacak deneyimleri getiren bu maceranın şu an okuduğunuz satırlardaki sihrini ise Rolls-Royce oluşturuyor. Kitaptaki kahramanı Lizbon’a götüren tutku, beni ise dünyanın en siyah otomobili ile tanışmam için Macaristan’ın başkenti Budapeşte’ye götürüyor. Bu yolcuğun sonunda, 120 yıla yaklaşan geçmişinin her yılında otomobil dünyasının zirvesine oynayan bir markanın genlerini, doğrudan onu meydana getirenlerden dinleme ayrıcalığına erişecektim.

Rozetin sırrı

Tasarım detaylarıyla ailenin diğer tüm versiyonlarından kolaylıkla ayrılan Black Badge rozeti aslında marka için çok da yeni sayılmaz. Rolls-Royce’da 2016’da Wraith ve Ghost ile başlayıp 2017’de Dawn ve 2019’da Cullinan ile devam eden Black Badge rozeti, yeni jenerasyonlarda da varlığını sürdürüyor. Gruba dahil olan ve bizimle Budapeşte’de buluşan 2022 model Ghost ile partiye yeni bir üye dahil oldu lakin önemli bir farkla. Yeni modeli özel kılan bölüm ise “SİYAH” rozetinin getirdiği siyah rengin bu kez tarihe geçecek olması.

Evet, peş peşe hiç bu kadar çok “siyah” duymadığınızı anlayabiliyorum ama bu otomobilin rengine verilen özeni gördüğünüzde buna değecek. Gerçekten… Tarihin en siyah otomobili olarak lanse edilen 2022 Rolls Royce Ghost Black Badge’in hayata geçirilmesi için 45 kilogramlık boya önce atomize ediliyor. Boyanın bu işlemle birlikte fırında kurutulmadan önce elektrostatik yüklü beyaz bir gövdeye uygulanması dikkat çekici. Otomobilin üretiminde sadece boyanın 5 saat sürüyor olması, Rolls-Royce’un farklılık ve özel hissettirme yaklaşımı hakkında yeterince mesaj verir gibi.


Test konuğumuz olan Ghost Black Badge sadece gövde rengiyle özel bir otomobil değil. Aracın dinamiklerine özel olarak ön bölümde konumlanan “The Spirit of Ecstasy” figürü, ızgara ve jantlarda da bu özel siyah detayları görmek mümkün. Standart olarak 21 inçlik ebatla gelen jant setinin 44 katmanlı karbon fiber alaşımdan imal edilmesi de etkileyiciliği bir adım yukarı taşıyor. 44.000 farklı renk seçeneğinin dışında hala farklı bir nokta bulmak zor olsa da. 44.001’i Black Badge ile kullanıcılara sunmak her zaman daha fazlasını mümkün olabileceğini gösteriyor. Bu durum elbette biraz hayal gücüyle de ilişkili. Bu senaryo araç içerisinde de geçerli. Ön bölümün yolcu tarafında konulanan panelde 850 adet mini yıldızdan oluşan tema da hayal gücünün yeni sonuçları arasında.

Rakamlarla konuşalım

Ghost her ne kadar ailenin yeni modellerinden birisi olsa da, köklerini markanın kuruluş döneminden alıyor. 2009 yılında tanıştığımız model, marka için en başarılı isim olma mesajlarını vermişti. Ürün gamı içerisindeki konumunun dışında 1906’ya tarihlenen Silver Ghost’a yapılan atıf, meraklıları için ek olarak manevi bir hissiyatı da beraberinde getiriyor. Tarih sayfalarını karıştıran, Silver Ghost’un o dönem dünyanın en iyi otomobili olarak lanse edildiğini de görebilir.


Aradan geçen 100 yılı aşkın zamanın ardından test konuğumuz olan Ghost, yine kendi ürün gamında ayrılan bir rozet üzerinden yeniden yoğuruluyor. Ustaların ellerini kirletmekten korkmadığı bu yoğurma sürecinin sonunda Black Badge versiyonunda tasarımın ötesine geçen farklılıklar olduğunu görüyoruz. Kaputunun altında ailenin diğer versiyonlarından tanıdığımız 6,75 litrelik twin-turbo V12 motorun konumlandırıldığı otomobil, standart motordan güç bazında 30 birim, tork bazında ise 50 birim daha ileride. Üretilen toplam güç 592 beygir olarak verilirken, maksimum tork 900 Nm olarak geliyor. 8 kademeli otomatik şanzıman ve dört tekerlekten güç aktarımının kombinasyonu da bu değerlerin yere kusursuz şekilde aktarılmasından sorumlu. Yapılan revizyonlarla birlikte motor, yaklaşık 2,5 ton ağırlığındaki bu dev otomobili sadece 4,5 saniyede 0’dan 100’e taşıyabiliyor. Güç ile araç arasındaki ağırlık dengesinin neredeyse kusursuz olan ayarları, altınızda 2,5 tonluk bir otomobilden ziyade performans odaklı standart bir sedan varmış gibi hissettiriyor. Bu da ilk başta bahsettiğimiz deneyim tarafında daha çok fazla şeyin var olduğu fikrini yaratıyor. Ghost’un sürüş yetenekleri, tıpkı sürükleyici bir macera romanı gibi. Okurken tadını çıkarsanız da bir an evvel yeni bölüme geçmek için can atıyorsunuz.

Biri konfor mu dedi?

“Sabah” denildiğinde akıllara gelen ilk şeylerden birisi “Kahve” ise, söz konusu Rolls-Royce olduğunda konuşulacak ilk şeyin “Konfor” olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz. Dünyanın zirvesinde gerçekleştirilen otomobil üretiminde yıllardır bu noktadan hiç taviz vermeyen markayla bir araya gelmek, şüphesiz sürüşle birlikte bakılacak ilk bölgenin de burası olduğu bir deneyimi beraberinde getiriyor. Durumun önemini şu şekilde de anlatabiliriz; İngilizler futbola ne kadar düşkün ve tutkulu ise Rolls-Royce da konfor tarafında bir o kadar kendi standartlarını oluşturmuş durumda. Evet, bu adamlar işlerinde bir hayli iddialı ve ciddi. Bu sebeple Ghost’un bu başlık altında vadettiği şeyleri yolcu ve sürü tarafı için iki ayrı çerçevede vermek gerekiyor.

Sürüş deneyimi öncesinde araçların misafirlerini karşılamak için geliyor olması bu kez hiç itiraz etmediğim bir senaryo oldu. Aslında bakarsanız Ghost’un arka koltuğunda geçen sürüşünün “Sinbad’ı” bile kıskandıracağına hiç şüphem yok. Şunu belirtmeliyim ki, gaz pedalına basılıp yavaşça hareket haline geçilen ilk 100 metrede, konfor odağında bu kadar etkileyeci başka bir otomobille bir araya gelmemiştim. Bundan sonra bahsedeceklerim ise “Sinbad” için daha da ilgi çekici detaylar barındırıyor.


Rolls-Royce’un “Sihirli Halı” olarak isimlendirdiği süspansiyon teknolojisi, dünya üzerinde örneğini pek az görebileceğimiz bileşenlerin kombinasyonundan oluşuyor. Yolu sürekli analiz eden sensör ve GPS kombinasyonunda başlayan işleme süreci, süspansiyonlar için yaklaşan tümsek vb. gibi senaryolara en iyi derece hazırlık yapılmasını sağlıyor. Aracı manuel olarak yükseltip alçaltmaya olanak tanıyan bir havalı süspansiyon sistemiyle gelen Ghost’ta bağımsız yapının bir katman üzerinde şema söz konusu. Rolls-Royce mühendisleri aracın süspansiyon sistemindeki salıncakların her birinde ekstra bağımsız bir amortisöre daha yer veriyor. Bu da sönümlemeyi katmanlı hale getirip gövdedeki yüksek burulma direnciyle birleştiğinde içeride seyahat edenlere bir otomobilden çok yere yakın bir hava aracında gidiyormuş hissiyatını yaratıyor. Arka tarafta oturduğunuz zamanlarda, “gerçekten tekerlek üzerinde mi gidiyoruz?” sorusunu sık sık kendinize sorarken bulabilirsiniz.

Konfor ve ayrıcalık tarafının yalnızca otomobilin sürüş yetenekleriyle sınırlı olduğunu elbette söylemeyeceğim. Ghost, ürün gamının zirve modeli olmamasına rağmen aracın içerisinde kullanılan malzemelerin kalitesi bambaşka bir seviyede. Paspaslardan başlayan “her şey dahil ultra lüks otel” karşılaması, kullanılan ahşap detaylar ve döşemelerle her adımda bir katman yukarıda hissettiriyor. Arka koltukların ortasında gizlenen size özel şampanya ise, karşılama komitesinin “hoşgeldin sunumu” niteliğinde.

Formula 1 pistinde performans limitleri

Arka tarafında yolculuk etmek her ne kadar keyifli olsa da Ghost Black Badge’in sürüş tarafında barındırdığı sırları keşfetmek de, otomobili anlamak konusunda bir temel taşı. Aracın direksiyonu başına geçtiğiniz anda ilk dikkatinizi çeken şey oldukça uzun formda gelen kaput. Burunda Spirit of Ecstasy’nin bir sanat eseri edasıyla adeta kılavuzluk ettiği sürüşün her anında büyük bir araç kullandığınızı hissediyorsunuz. Bununla birlikte gerek oturuş pozisyonu gerekse açıların güzel uyumu sayesinde, uzunluğu 5,5 metreyi aşan bu otomobili normal bir sedan gibi kontrol edebildiğinizi fark etmeniz de çok uzun sürmüyor. Budapeşte’nin yer yer daralan rotalarında Ghost’un dört tekerlekten manevra kabiliyeti de şüphesiz bu senaryoları kolaylaştırıyor. Her ne kadar düşük hız limitleri odağındaki şehir sürüşlerinde ve sabit seviyedeki otoyol sürüşlerinde belirli standartları yakalamış olsanız da, kaputunun altında 592 beygir güç üreten on iki silindirli bir otomobili piyasaya sunduğunuzda performans yeteneklerini de düşünmek zorundasınız.


Aslında Ghost Black Badge’in direksiyonu başına geçtiğimde aklımdaki en temel soruların başında, aracın yüksek performans limitlerinde ne kadar başarılı olabildiği geliyordu. Buradaki sorularımızı cevaplamak içinse direksiyonu, Formula 1 Macaristan Gran Prix için kapılarını açan Hungaroring’e kırmaktan daha iyi bir senaryo düşünemiyordum. Rolls-Royce’un büyük cömertlikle özel olarak kapılarını bize açtırdığı pistin başlangıç çizgisine yavaş yavaş ilerlerken, ilk virajla birlikte kucaklaşacağım “G Kuvveti”ni ve otomobilin rijitlik tepkisini çoktan hesaplamaya başlamıştım.

Eğer nihai sonuç olarak 2,5 tonluk bir otomobili üretime taşımak isterseniz, bu durum sürüş tarafında belli başlı zorlayıcı mühendislik çalışmalarını gerektirir. Şasideki burulma direnciyle birlikte, ağırlık merkezinin aşağıda konumlandırılması ve dağılım burada kilit rol oynar. Rolls-Royce mühendisleriyle bu konu üzerine gerçekleştirdiğim sohbette, yeni Ghost’ta ağırlık merkezinin eniyilendiği özellikle vurgulandı. Bununla birlikte 50:50 ağırlık dağılımının yakalanabilmiş olması böylesine bir model için takdir edilesi noktalar arasında. Aslında bu tıpkı avuçlarınızda güneşi kontrol etmeye çalışmak gibi. En iyi dengeyi bulamazsanız, kontrol altında da tutamazsınız.

Tüm bu düşünceler ışığında geldiğim başlangıç noktasında ışıkların geriye sayımı başlarken, havalı süspansiyon sistemi sayesinde Ghost’u çoktan yere daha yakın ve daha aerodinamik hale getirmiştim. Standart fazda 0,33 cd olarak kayıtlara geçen sürtünme katsayısı, Ghost’un tasarım tarafındaki kendinden emin karakterinin ortaya çıkarttığı verimlilik kaybı olarak görülebilir. Halihazırda geliştirme süreci devam eden tam elektrikli Spectre’dan gelen bilgilerde 0,25 cd’ye kadar bu değeri geri çekmeye hazırlanan Rolls-Royce’un, bu sayede marka tarihinin de en aerodinamik otomobilini karşımıza çıkartacağını da yeri gelmişken belirtmekte fayda var.


Işıkların izin vermesiyle birlikte gaza verdiğim “hücum” emriyle otomobil adeta yere oturarak tatmin edici bir ivmelenmeyle kalkışa geçiyor. 2,5 tonu 4,5 saniyede 0’dan 100′ taşıyan motorla birlikte Ghost’un her türlü performans limitlerini denemek için virajlar arasında gezmeye başladıktan sonra, sokak sürüşlerindeki hisler tekrar karşıma çıktı. Frenlerin dengesi ve otomobilin önünü direkt şekilde virajlara gönderme isteği kesinlikle başarılı. Ghost Black Badge, tıpkı sivil sürüşlerde olduğu gibi pistte de 2,5 tonluk dev bir otomobilden ziyade performans odaklı normal bir sedanın başındaymış hissi yaratmayı başarıyor. Fren sisteminin de böyle bir kombinasyonla baş edebilme tarafında üzerine düşeni fazlasıyla yapabildiğini görmek güven verici.

“Budapeşte’de Gece Treni”

Virajların ve düzlüklerin birbirini uyumlu bir senfonideki notalar gibi kovaladığı turların ardından Hungaroring’i arkada bırakma zamanı gelmişti. Disklerden gelen çıtırtıları daha iyi duymak için jantlara biraz yaklaştığınızda yayılan ısıyı da hissetmek, otomobil ile sürücü arasındaki bağı güçlendirmek için güzel eşlemelerden olabilir. Pist sürüşünü geride bırakırken tüm grup üyeleri birbirini izliyor ve Budapeşte’nin tarihi dokusuyla bir araya gelen gece sürüşü, dünyanın en siyah otomobiliyle kusursuz bir uyum yakalıyordu. Rolls-Royce’un bu seviyede fark yaratma çabasının bir ürünü olan Black Badge rozetiyle birlikte birbirini peşi sıra izleyen dört araçlık konvoyu hayal edin. Cullinan’ın da bulunduğu bu konvoyun uzunluğu 20 metreyi kolaylıkla aşıyor, içerisinde yer alan bizleri adeta asfalt üzerinde giden tek direktifte ilerleyen bir trenin parçası haline getiriyordu adeta. Dünyanın en siyah otomobilleri gecenin karanlığında şehrin zarafetine uyum sağlama konusunda kesinlikle hiç zorlanmıyor. Aslında bakılırsa markanın da yakalamak istediği bir nebze de bu.

Ghost Black Badge ile sadece bir güne sığdırılan test süreci, otomobili iki farklı dinamikte görme imkanı tanıdı. Bu test sürecinde Rolls-Royce’un en iyi olma hedefini, otomobili oluşturmadaki her noktaya nüfuz ettirdiği detaycılıkla hissetmek mümkün. Söz konusu 500 bin dolara yakın fiyat etiketine sahip otomobil olunca elbette müşterilerin bambaşka seviyede beklentilerine karşılık vermek gerekiyor. Örneğin, test ettiğimiz Black Badge versiyonuyla birlikte otomobilde neredeyse 50 bin dolarlık ek bir bedel ortaya çıkıyor. Neyse ki kapılarda gizli şekilde konumlandırılan özel şemsiyeler standart…


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Rolls-Royce ürün gamının giriş seviyesi olarak konumlanan Ghost, teknik özelliklerine ve vadettiği deneyime bakıldığında kesinlikle bir giriş seviyesi model gibi hissettirmiyor. Nitekim aile içerisinde fiyatına ve sunduklarına bakıldığında, kısa sürede yakaladığı satış başarısını da buna bağlayabiliyoruz. Ghost ile vedalaşırken yazının başında sizlere bahsettiğim Mercier’in “Lizbon’a Gece Treni”ndeki maceraya benzer hislerle araçtan ayrıldığımı söylemeliyim. Kitaptaki kahraman için her şeyin başladığı köprünün bir benzeri, Budapeşte şehrini ikiye bölerken karşımda duruyor. Black Badge rozetiyle eşleşen gece ve şehrin ışıklarıyla birlikte aklımda da Rolls-Royce’un kurucularından Henry Royce’un sözü beliriyordu; “Her şeyde mükemmellik için çabalayın. Var olanın en iyisini alın ve onu daha iyi hale getirin. Eğer yoksa, bunu siz oluşturun. Yeterince iyi veya ortalama olan hiçbir şeyi kabul etmeyin…

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR