reklamı kapat

POPÜLER

Call of Duty: WWII incelemesi

TANIDIK BİR “KARDEŞLİK”

Oyunun ne yapmaya çalıştığını idrak etmek çok zor değil aslında. Savaşın bildiğimiz cephelerini farklı bir ton ve sunumla yansıtmak yerine, yoğun hissiyatı birlik içindeki askerlerin ilişkilerinde yakalamayı amaçlamışlar. Havada uçuşan Nazi mermilerine doğru koştururken, sağımızda ve solumuzda bulunan insanlara değer vermemizi istemişler. Ancak bunu yaparken, bu karakterlerin arka planını yeterince derin kazamamışlar. Yine klişe gereği birliğimizde atarlı, çekingen, kuralcı ve agresif askerler mevcut. Oyun her ne kadar 5-6 farklı askere değer vermemizi arzu ediyor olsa da, en iyi arkadaşımız Robert Zussman ve baş belası komutanımız William Pierson dışında hiçbir karakteri zenginleştirmeyi başaramıyor. Hatta önceliği Zussman’a verdikleri çok bariz olmakla birlikte, oyun boyunca sizi ilgilendiren yegane insan ilişkisi Pierson ile yaşadıklarınız oluyor. Son zamanlarda bol bol Transformers filmlerinden hatırlayabileceğimiz Josh Duhamel tarafından canlandırılan Pierson, rahatsız edici ve can sıkıcı komutan görevini layığı ile yerine getirmiş. Lakin aynı şeyleri kardeşlerimiz konumunda yer alan Stiles, Aiello ve hatta Zussman için söylemek pek mümkün değil ne yazık ki…

BEN TEK, SİZ HEPİNİZ!

Oynanabilirlik noktasına baktığımızda ise yapımcıların burada eski kafalı olmaya çalışmalarından biz memnun olduk. Vurulduğumuz zaman bir siperin arkasında beş kez nefes alıp iyileşmek yerine, tıpkı eski günlerde olduğu gibi sağlık paketi toplama zorunluluğu getirilmiş olması çok iyi olmuş. Arkadaşlarımızla olan ilişkilerimizi oyuna yansıtabilmek için de her birinin bize çeşitli şekillerde yardım etmesi sağlanmış. Çatışma sırasında sağlık paketimiz biterse son nefesimizle Zussman’ın yanına gidip ondan paket alabiliyor ya da Pierson’ın adeta bir radar görevi gören gözleri sayesinde tek bir işareti ile tüm düşmanları belirgin hale getirebiliyoruz. Ancak günün sonunda bu ekip çalışması bir anlam ifade etmiyor çünkü tüm işi karakterimiz Daniels hallediyor. Uzaktan düşman birlikleri avlanacaksa da, uçak düşürülecekse de, bir kız çocuğu kurtarılacaksa da bunların hepsini biz yapıyoruz. Hal böyle olunca da ister istemez ortada kardeşlik falan kalmıyor. Bir noktada Fransız Rousseau ablamız ile bir Alman kılığında düşman birliğine daldığımız bir sekans yaşanıyor. Bu bölüm çok kaliteli olmamakla birlikte, oyunun en ilginç ve merak uyandıran kısmı olmayı başarıyor. Bir de tank ve uçak kullandığımız çok kısa bölümler mevcut ancak pek dikkate değer olduklarını söylemek ne yazık ki mümkün değil.