Metro: Exodus incelemesi
Klostrofobi sahibi insanların oturdukları yerde kan ter içinde kalmalarına sebebiyet veren gerilim yüklü Metro serisi, nefes almak için daha fazla alana sahip yeni oyunu Exodus ile hikayesini noktalıyor. Artyom’un hayalleri sonunda gerçeğe dönüşüyor ancak gerçek, yalandan daha korkutucu bir şekle bürünmüş durumda.
İyi yazılmış distopya eserleri her zaman vurucu olmuştur. İnsanoğlunun sahip olduğu kusurlu özelliklerin yaratabileceği yıkıcı sonuçları tasvir eden bu eserler, dikkat çekici oldukları kadar birer uyarı niteliği de taşırlar. 1984, Cesur Yeni Dünya, Biz ve daha nice eser, edebiyat alanında zamansız başyapıtlar olarak yerlerini almışlardır. Geçmişe dönüp baktığımız zaman oyun sektöründe de iyi kaleme alınmış distopya eserlerin etkilerini net bir şekilde görebiliyoruz. Bioshock, Half-Life, Fallout, Deus Ex ve Metal Gear Solid gibi tarihe geçmiş büyük yapımlar hep bu karanlık geleceği tasvir etmeleriyle öne çıkıyor. Bu noktada Metro serisini de ayrıca bir övmek gerekiyor bize soracak olursanız. Hem Dimitry Glukhovsky’nin kaleme aldığı romanlar, hem de bu romanlardan uyarlanan oyunlar iki alanda da çarpıcı sonuçlar almayı başardı. Bir edebi eserde yaratılan yoğun atmosferi, uyarlanan görsel sanat alanında da aynen koruyabilmek büyük meziyet gerçekten de…