reklamı kapat

POPÜLER

The Walking Dead: Season 2- Episode 4 incelemesi

clem

OLGUNLAŞMA DÖNEMİ
İkinci sezonun ilk bölümü için yaptığımız incelemede Clementine’ın geleceği ile ilgili bazı öngörülerde bulunmuştuk. Çevresindeki insanların birer birer zombi haline geldiği bu yeni dünya düzeninde ne yapacağını bilemez bir haldeyken tanıştığı Lee ile yollarının ayrılması sonrası farklı bir Clementine ile karşılaşacağımızı tahmin ediyorduk. Karakter gelişiminin her anına tanıklık ettiğimiz bu dünyalar tatlısı küçük kız, tek başına nasıl hayatta kalması gerektiğini öğrenmiş bir halde çıkmıştı karşımıza. Elbette bir şeyleri öğrenmiş olması en temel gerçeği değiştirmeyecekti, o hala bir çocuktu. Bu nedenle çok daha gözü kara olsa bile kimi olaylara çocukça yaklaşması çok doğaldı. Yeni sezonun başlarında bu durum kendisini oldukça belli ediyordu. Ancak bölümler ilerledikçe ve yaşananların yükü birer birer omzuna yüklendikçe Clementine olması gerekenden çok daha hızlı olgunlaşmak zorunda kaldı.

WD
Kocaman adamların irkilmesine sebep olan şeylerin onu rahatsız etmediğini, karar anlarında öne çıkmaktan sakınmadığını gözlemledik. Ve nasıl olduysa, Clementine bir anda grubun en olgun bireyi haline geldi. Diğerlerinin basiretsiz olmasından mı yoksa küçük kızın karakterinden mi kaynaklandı bu durum bilemiyoruz ancak ortada mantıkla uyuşmayan bazı şeylerin olduğu bir gerçek. Şunu söylemek durumundayız ki Clem’in bir anda insanlara direktifler veren, son karar için fikrine ihtiyaç duyulan biri haline gelmesi pek inandırıcı olmadı. Yaşananların onu olgunlaştırması ayrı bir şey, koca bir grubu yönlendiren birey haline gelmesi ise apayrı. Özellikle üçüncü bölümün sonunda (Oynamayanlar bu cümleyi atlasınlar) kötü karakter Carver’ın ölümünü kendi özgür iradesiyle ona izletebiliyor olmamız ve Clem’in o anki duruşu geldiği noktayı çok net özetliyordu. Bu durumun bazı dezavantajları da var muhakkak. En basitinden, şirinliği ve masumiyeti ile kalplerimizi kazanmış bir karakterin donuk donuk bakan duygusuz bir birey haline dönüşmesi üzüntü verici. Neyse ki her şeyini tamamen kaybetmiş durumda değil de arada eski Clem’den esintiler görebiliyoruz.

clem
Sezonun dördüncü bölümü olan Amid the Ruins, hem karakterimizin hem de çevremizdeki herkesin kaderlerini belirleyecek önemli anlara ev sahipliği yapıyor. Aksiyon anlamında durağan ilerleyen sezonun aksine oldukça hızlı bir açılış karşılıyor bizleri. Devasa bir zombi ordusunun arasından, vücuda ölülerin iç organlarını sürme ve insani kokuları saklama taktiği ile sıyrılmaya çalışıyor grubumuz. Oyunun yapısı gereği işler düşünüldüğü gibi gitmiyor ve bol bol zombi avlamak durumunda kalıyoruz. Bu bölüm Clementine’ın en fazla zombi avladığı bölüm olabilir. Buradan kurtulduktan sonra oyun, sezonun durağanlık ortalamasına geri dönüyor. Bölümün kalanı genel olarak araştırma ve karakterler arası diyaloglarla geçiyor. Elbette karşılaşacağınız bir iki sürpriz olacak ancak onları da burada açık edip oyun zevkinizi baltalamanın manası yok. Özellikle finalde karşılaştığımız yeni grup, sezon finali öncesi heyecanı en üst noktaya çıkarmayı rahatlıkla başarıyor.

the-walking-dead
GELDİKLERİ GİBİ GİDENLER
İlk bölüm incelemesinde The Walking Dead’in yan karakterleri kullanmaktaki başarısından söz etmiştik. İlk sezonun başarısının arkasında yatan nedenlerden birinin de, en az ana karakterler kadar yan karakterlerin de üzerinde durulmuş olması olduğunu söylemiştik. İkinci sezonun ne denli başarılı olacağını yeni karşılaştığımız karakterlerin durumu belirleyecek diye de eklemiştik. Açıkçası o günlerde bu yeni isimlerle ilgili daha olumlu düşüncelere sahiptik ancak bu düşünceler her geçen bölümle birlikte biraz daha karamsarlığa dönüştü. Sorun bu karakterlerin kötü yazılmış olması değil aslında. Temel problem, Telltale Games’in bu sezon anlamsız bir şekilde çok fazla karakter devridaimine gitmiş olması. O kadar çok yeni karakterle tanışıyor ve bunları o kadar hızlı bir şekilde hayatımızdan çıkarıyoruz ki, The Walking Dead’in en güzel özelliklerinden biri olan karakterle bağ kurma olayını bir türlü hayata geçiremiyoruz. Aynı isimlerle beş bölüm boyunca yolculuk etmekle, her bölüm farklı insanlarla içli dışlı olmak benzer bir etki yaratmıyor bünyede. Yan karakterlerin içini doldurma, oyuncuyla yakınlaştırma anlamında ikinci sezonun ilki kadar başarılı olduğunu söylemek oldukça güç. Ne yazık ki bu da kaliteyi doğrudan etkileyen bir problem.