reklamı kapat

POPÜLER

The Witcher 3: Wild Hunt incelemesi

Çoğu kişi için 2015 yılının en çok beklenen oyunu olan The Witcher 3: Wild Hunt, işkenceye dönen ertelemeler sonrası sonunda bizlerle. İlk iki oyunuyla klasikler arasında girmeyi çoktan başarmış olan seri, üçüncü oyunuyla birlikte bu işin en iyilerinden olduğunu dosta düşmana gösteriyor.

Değil tüm Avrupa, sadece doğu Avrupa söz konusu olduğunda bile üçüncü konumda yer alan, pazar büyüklüğü olarak Türkiye’nin gerisinde bulunan Polonya’dan CD Projekt RED gibi bir firmanın çıkmış olması sizce de düşünülmesi gereken bir konu değil mi? “Ülkede sektör mü var, nasıl dünya çapında oyun çıksın?” sorularının arasında, çok daha küçük sektörlü bir yerden tarihin en iyi oyunlarından birisi çıkıyorsa şapkalarımızı önümüze koyup bu işin muhasebesini yapmalıyız sanki. Kataloglarındaki tek seri olan Witcher ile harikalar yaratmış, GOG.com gibi muazzam bir platformla takdir toplamış ve oyuncunun kamburu DRM’le verdiği mücadele sebebiyle gönülleri fethetmiş bu firmayı normalin üzerinde sevdiğimizi saklamayacağız. Neyse ki CD Projekt RED sevgiyle şımaran, “ben oldum” düşüncesine giren bir firma değil. Bunun en büyük kanıtı da, Witcher 3’ün bugüne kadar yaptıkları en gösterişli iş olmasından belli aslında.