reklamı kapat

POPÜLER

Cep telefonu ile çekilip paylaşılan ilk fotoğrafın sıra dışı hikayesi [Video]

1997 yılında, dünyada bir cep telefonu kullanılarak çekilen ve paylaşılan ilk fotoğrafı ve onun hikayesini keşfedin.

Kameralar ve cep telefonlarının birbirinden apayrı şeyler oldukları 1997 senesinde, Philippe Kahn, bir cep telefonu, dizüstü bilgisayar ve dijital fotoğraf makinesini birbirlerine bağlayarak, dünyada ilk kez bir cep telefonu ile paylaşılan fotoğrafın, haliyle fikrin de sahibi. Time Dergisi tarafından en etkileyici 100 fotoğraf arasında listelenen o efsane fotoğrafın hikayesini anlatan bir belgesel, bu hırs dolu hikayeyi teknoloji severler için toparlamayı deniyor.

Belgesel, bir teknoloji girişimcisi olan Kahn’ın yakında doğacak bebeğinin fotoğrafını sevdikleriyle anında nasıl paylaşabileceğini çözmeye çalışmasını ve başarıya ulaşmasını anlatıyor. Kısa belgeselde 1997 yılını anlatan Kahn’ın, zaten teknolojiyle oldukça ilgili olduğunu, ve e-posta ile paylaşım yapabilmek üzerine yeni yollar geliştirmeye çalıştığını hatırlamakta fayda var.

“Satışa sunulan ilk başarılı dijital fotoğraf makinesi Casio’dan gelmişti. Dijital kameralar ve cep telefonlarının 21. yüzyılın baştacı olacaklarını daha o zamandan anlamıştım. Doğumun gerçekleştiği gün diğer herhangi bir gün gibiydi.” diye anlatmaya başlıyor Kahn, kendini konu alan belgeselde.

Ama nasıl?

Karısının doğum sancıları başlayınca alelacele hastaneye gitmek için arabaya biniyorlar. Ancak bir işkolik olarak, cep telefonunu unutunca arabadan eve geri dönen Kahn, gelmişken dizüstü bilgisayarını da yanına alıyor. Karısı hastanede doktorların ellerinde doğuma hazırlanırken, aynı odada Kahn, aklına gelen bir fikri nasıl gerçeğe dönüştürebileceğini düşünüyor. Doğan bebeğinin fotoğrafını nasıl o anda sevdikleriyle paylaşabilirdi?

Eureka!

“1997’den bahsediyoruz. Henüz Wi-fi icat edilmemişti. Eğer cep telefonu ile bir şey paylaşmak istiyorsam, o zaman bu telefon ile fiziksel olarak iletişim kurmalıydım. Sonra o Eureka! anını yaşadım. Koşturarak arabaya geri döndüm ve ses sisteminin kablolarını keserek çıkardım.” Kahn, dijital kamera, dizüstü bilgisayar ve cep telefonunu bu kablolarla birbirine bağlıyor. Dizüstü bilgisayarı, karısına sezaryen yapılacak masanın hemen yanında bir komodinin üstünde duruyor. Doğum gerçekleştiğinde, minik kızı Sophie’yi kundaklanmış halde kucağına alıyor ve dijital kamerasıyla fotoğrafını çekiyor.


Dijital kameranın çektiği bu fotoğraf dizüstü bilgisayar aktarılıyor, ve cep telefonu ile Kahn’ın mutfağında kendi çalışmaları için kurduğu minik bir sunucuya gönderiliyor. Sunucu, fotoğrafı Kahn’ın yaklaşık 2.000 tanıdığına e-posta ile gönderiyor. Fotoğrafın çekilmesi ve e-posta ile insanlara gönderilmesi 15 dakika kadar sürüyor. Bu an, bu kadar önemli bir fotoğrafın bu hızla insanlarla paylaşıldığı ilk an. Kahn’ın arkadaşları aldıkları e-posta’ya inanamıyorlar ve şaşkınlıkla geri yazıyorlar: “Bebeğin yeni doğmadı mı?”

Yeni bir dönemin habercisi

Böylece, cep telefonlarının fotoğraf çekip paylaşabilmeleri fikri doğmuş oluyor. Kahn’ın 15 dakika önce doğan bebeğinin fotoğrafını aldıklarına inanamayan insanlar, bugün Twitter’ın en sıkı kullanıcıları belki de. Kahn’ın karısı doğum yaparken, biraz sonra doğacak bebeğini insanlarla paylaşabilmek için, aynı odada elinde bir lehim makinesiyle cep telefonunu bilgisayarına ve kamerasına bağlamaya çalışması, bugün sosyal medyada paylaşabilmek için binlerce kilometre uzağa yemek yemeye giden insanlardan pek de farklı görünmüyor. Böyle düşününce, belki de Kahn sadece cep telefonları ile fotoğraf çekebilme fikrini değil, bu hırsı ile aynı zamanda sosyal medyayı da icat etti denebilir.

Kahn’ın kullandığı yönteme bakılınca, aslında bu, teknik olarak bir cep telefonu ile ilk çekilen fotoğraf değil. Zira, Kahn’ın cep telefonunun bir kamerası yoktu. Ancak bir cep telefonu kullanılarak çekilip paylaşılan ve böylece cep telefonlarında kamera olması fikrini 2.000 tanıdığının aklına kazıyan eden Kahn’ın, bugün bir telefonda işlemciden daha çok dikkat ederek aradığımız tek donanımın kamera olmasından sorumlu olduğu su götürmez bir gerçek.