reklamı kapat

POPÜLER

Westworld 2. sezon

Westworld 2. sezon 4. bölüm “The Riddle of the Sphinx” incelemesi

 - Güncelleme: 29 Haziran 2018 13:40

Westworld 2. sezon başladığından beri ilk sezonu özlediğinizi biliyoruz. Rolling Stones’un Play with Fire şarkısıyla açtığımız dördüncü bölüm hepimize o aradığımız birinci sezon tadını veriyor.

Westworld’ün ilk sezonundan bu yana her bölüm detaylı bir inceleme ve peşi sıra bir teoriler zinciriyle dizinin dinamik işleyişine ayak uydurmaya çalışıyoruz. Dördüncü bölümde yapılan açıklamalar ise şu ana kadar doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Bu inceleme biraz tahminlerin doğru çıkma mutluluğu biraz da henüz kendini açık etmemiş teorilerimizin olgunlaşıp gelişmesiyle sonlanacak. Ancak gelin önce biraz bölümden bahsedelim.

Westworld’ün hemen her bölümü farklı yönetmenlerin elinden çıkar. Bazı yönetmenler iki-üç bölümde görünürken bazıları tek bölüm yönetir. Dördüncü bölüm birinci sezonun bıraktığı o lezzeti yarattıysa bunun arkasında bölümün yönetmeninin payı büyük diyebiliriz. O yüzden ilk olarak o gizemi çözelim istedik sizin için. Bu bölümün sezon boyunca yayınlanan diğer üç bölümden daha iyi olmasının sebebi Lisa Joy. Dizinin yaratıcılarından olan Joy, The Riddle of the Sphinx için yönetmen koltuğuna oturmuş ve bizi aradığımız o bölümle buluşturmuş çünkü.

Geçtiğimiz incelemelerde de yazmıştık. Anthony Hopkins’in yer almadığı bu sezon onun yokluğunu buram buram hissettiriyordu. En azından bu bölüme kadar. Bu bölüm bizi çekimlerin yanı sıra özlediğimiz o oyunculukla da buluşturdu. James Delos’a hayat veren Peter Mullan’ın çok başarılı olduğu bir bölüm izledik. Geçen sezon yokluğuyla bize göre bölümü biraz düşüren Ed Harris’in varlığı da yine bölümün bir diğer artısıydı. Bu bölümün bu kadar iyi olması çekimlerden oyunculara kadar tamamlanmış olmasındandı biraz da. Ancak ne yalan söyleyelim böyle bir bölümde gözlerimiz Thandie Newton’ın Maeve’ini de aramadı değil. Şimdi gelin bu bölümü biraz deşelim.

Sfenks’in bilmecesi

Lisa Joy’un ellerinden çıkma bir bölüm olduğu için önce biraz bölümün isminden bahsedelim. Sfenks’in bilmecesi, direkt olarak mitolojiye gönderme taşıyor. Dizinin pek çok yerinde Yunan mitolojisinden esinlenmeler olduğu için bu noktada da Yunan mitolojisinden ilerleyeceğiz. Yunan mitolojisinde bilmece soran bir Sfenks bulunuyor. Hatta sadece tek bir sfenks bulunuyor. Thebes’in kapısını koruyan bu Sfenks gelenlere bilmece soruyor. Bilmeceyi bilemezseniz ölüyorsunuz. Peki bunun diziyle ne gibi bir bağı olabilir?

Sfenks’in sorduğu iki bilmece bulunuyor. Bilmecelerden biri şu: “Önce dört sonra iki sonra da üç ayaklı olan yaratık hangisidir?” Bu bilmecenin cevabı insan. İnsan bebekken dört ayağının üzerinde yürüyor, daha sonra iki ayakla yürümeye başlıyor, yaşlandığında ise bir baston yardımıyla ilerliyor. Bu bilmece bizi bölüme bağlıyor. Çünkü Delos şirketi robotları insanlara dönüştürmek istiyor. Ancak ellerindeki örnek James Delos. Yani halihazırda erişkin hatta yaşlanmış bir insan. Gelişimden uzak, tek bir dokunuşla yaratmak istiyorlar. Ancak James Delos’un zihni bunu bir türlü oturtamıyor ve sürekli dağılıyor. Yani Sfenks’in bilmecesi William tarafından çözülemiyor. Bunun önemine teorilerde değineceğiz.

Sfenks’in bir başka bilmecesi daha bulunuyor. “İki kız kardeşten birinci ikinciyi doğurur. Karşılığında da ikinci birinciyi doğurur. Bu kız kardeşler kimdir?” Bu sorunun cevabı ise gece ve gündüz. Bu ilerleyen dönemlerde karşımıza tekrar çıkabilir o yüzden not düşelim istedik. Dizinin gece ve gündüzünü yani birbirini doğuran iki kardeşi keşfedebiliriz.

Kapının arkasındaki oda

Bildiğiniz gibi her bölüm sonrası vakit kaybetmeden soluğu Delos’un sitelerinde alıyoruz. Onlardan biri de delosincorporated.com. James Delos’un yazısıyla karşılaştığımız bu sitede Hale’in ikinci sezonun ilk bölümünde görünen parolasıyla giriş yaptığımızda karşımıza bir kapı çıkıyor, kapının ardında da bir oda. Daha önce size bu odadan bahsetmiştik. Hatta Peter Abernathy teorimizin dayanak noktalarından biriydi. Bu sezon başladığında gördüğümüz odayı ise saniyesinde tanıdık. Zira bu oda akvaryumuyla, koltuklarıyla bizim şifre girerek ulaştığımız o kapının ardındaki odaydı. O an biraz şaşırdık. Her zaman bahsedilen o kapının delosincorporated.com’da resmedilen olduğunu düşünmüştük ancak yanılmışız.

Bizi ise James Delos’un robotu karşıladı. Bu da yine ilk bakışta anladığımız bir şeydi çünkü sütü döken Delos’un eli tekledi ve bir süre sütü dökmeye devam etti. Bu sahneyi daha önce de görmüştük. İlk sezonda aynı işlem robotlara yaptırılıyor ve bardağı doğru bir şekilde doldurup doldurmadığına bakılıyordu. Bu yüzden William’ın sonraki açıklaması çok şaşırtıcı olmadı. Ancak buradaki güzel noktalardan biri çekimlerdi. Kameranın kayarak “öznesizce” odada ilerlemesi, odada geçirilen zamanı sembolize ediyordu. Yani Delos bir süredir oradaydı. William ilk geldiğinde daha yeni yeni başlanmış olan bu süreç 7 yıl sonra 31. klona ulaşmıştı. Bu sürede Delos’un karısı ölmüş ancak William’ın karısı Juliet yaşıyordu. En sonunda ise bu döngünün 30 küsur yıldır devam ettiğini öğrendik. Parkın yok oluşundan kısa bir süre önce William tekrar ziyarete geldi. 149. klon onu bekliyordu.

Aslında geçtiğimiz sezon da Prometheus’tan çok bahsettik ancak James Delos’un bu döngüsü yine aklımıza Prometheus’un hikayesini getirdi. Ölümsüz olan Prometheus, tanrılardan çaldığı ateşi insanlığa armağan etti. Bu da medeniyet ve beraberinde ilerlemeyi getirdi. Ancak Zeus bunu affetmedi ve Prometheus’u cezalandırdı. Ölümsüz olan Prometheus bir kayaya bağlandı ve her gün bir kartal gelip Prometheus’un karaciğerini yedi. Ciğer ertesi gün yenilendi ve Prometheus bu acıya tekrar ve tekrar mahkum edildi. Öte yandan söz konusu Delos olduğunda, işler biraz değişiyor. Delos’un ölümsüz robotu her döngü sonunda aynı acı ve siniri yaşamak ve sonunda yok edilmekle yüzleşmek zorunda kaldı. Ancak belki de bu hikayede Delos Prometheus değil de onun çaldığı ateştir? Çünkü Delos’un en azından 35 gün dayanmasını sağlayan ilerleme insanlara sonsuzluğu armağan edebilir. Bunu daha derinlemesine ilerleyen zamanlarda ineceğiz. Ancak neden Delos’un bize yeniden Prometheus’u hatırlattığını belirtmek istedik.

James Delos sekansıyla öğrendiğimiz bir diğer şey de Delos şirketinin henüz insan klonu üretemediği. Gerçekçi robotlar yapabiliyor ancak henüz ölümsüzlük keşfedilememiş.

İnsanlar sonsuza kadar yaşamamalı

William ve Delos konuşmasındaki en kritik nokta William’ın artık bu proje için o kadar da hevesli olmadığıydı. İşin garip tarafı, William yaptığı son konuşmada kendinden mi yoksa Delos’tan mı bahsediyor emin olamayışımız. Herkesin onun yerine anılarını tercih ettiğini söylediği cümlede özellikle.

Bu noktada yine çok etkileyici bir kırılma görüyoruz. Juliet’in öldüğünü duyan Delos’un hüznü, çektiği acı her halinden belli oluyor. Logan’ınsa uzun süre önce uyuşturucudan öldüğünü öğreniyoruz. James Delos, sonsuzluk elde etse bile geride gidebileceği bir ev yok. Bu da bizi bölüm sonundaki yerlilerin söylediği cümleye götürüyor: “Ömrün ancak seni hatırlayan insanlar kadar uzar.” William’ın parkta geçirdiği sayısız döngü ile ölümle ilgili şüphesiz fikrini değiştirmiş görünüyor. Daha sonra bir kez de Dolores’ten kaçan konfederasyoncularla konuşan William, ölümün nihai olduğunu vurguluyor.

Karısını intihar sonucu kaybeden karakterin bunun pişmanlığını omuzlarında taşıdığı belli oluyor. Juliet’in geri döndürülemez şekilde tamamen gitmesi karakterin kırılma noktaları arasında. Özellikle kendini suçladığı bu noktada belli ki kızı da onunla aynı fikirde. Geçtiğimiz sezon Raj World’de yer alan gizemli kadının William’ın kızı olabileceğini, aynı mantıkla hareket ettiklerini söylemiştik. Bu bölüm haklı olduğumuzu gördük. William kızının onu ölü görmek isteyeceğinden ise çok emin. Bu da bize kızın parkta aradığı şeyin, büyük babasının robotunun hapis tutulduğu gizli üretim alanı olduğunu düşündürüyor. Sektör 22’de olan bu kapının üzerinde 12 yazdığını da hatırlatalım.

James Delos ve William karşılaşmaları arasındaki en tatlı detay ise William’ın James’e “Farkı anlayamıyorsan bir önemi var mı?” diye sormasıydı. İlk sezonda William parka ilk geldiğinde kendine silah ve kostüm seçeceği sırada Angela’ya gerçek olup olmadığını sormuş, Angela da aynı cevabı vermişti.

Bölümde hoşumuza giden detaylardan biri de William’ın giderek yaşlanması oldu. İlk geldiği anda daha genç olan William’ın ikinci ziyaretinde saçları beyazlatılmış ve kırışıklıkları artırılmıştı. Hoş bir detay olarak yansıdı.

Ford’un oyunu

Geçtiğimiz incelemelerde Ford’un kafasında bir plan olmadan öylece oyunu akışına bırakıp intihar etmeyeceğini yazmıştık. Çünkü Ford’daki tanrı kompleksi çok güçlüydü. Kendi yarattığı dünyada kendi bestelediği bu hikayeyi çalan orkestranın başında da elbette kendi duracaktı. Journey into Night’ta olduğu gibi son sahnede belirecek ve “Yeni hikayemi beğendiniz mi?” diye soracaktı belki de ölü binlercesine. Ford kendini öldürüp gidemeyecek kadar ego sahibi bir karakterdi. Onun gibi bir zihnin tek oyunu onlarca insanı kurşundan geçirecek basit bir sistem hatası olamazdı. Nitekim hikayede buraya doğru ilerliyoruz gibi görünüyor.

Bernard’ın Clementine tarafından sürüklenmesinin sebebinin Dolores olduğunu sanmıştık ancak bu bölüm anladık ki bu emri Clementine’a bizzat Ford vermiş. Çünkü Ford’un planının belli vakitleri bulunuyor. Bunu teori kısmında açıklayacağız. Bernard’ın bir süre sürüklendiğini gözlemlemek mümkün çünkü pantolonu artık aşınmış ve sürüklenmekten yırtılmıştı. Burada ise bizi sonunda geçtiğimiz sezondan bu yana görmek için sabırsızlandığımız Elsie karşıladı. Bu sahneye geçiş ise çok güzel hazırlanmıştı.William ve Lawrence macerasında ikilinin yolu Lawrence’ın ailesinin yaşadığı Las Mudas’a doğru evrilince, William “Ford yeniden buluşmanızı ayarlıyor gibi görünüyor.” diyor. Bir sonraki sahnede ise Ford emrindeki Clementine’ın Bernard’ı Elsie’ye getirdiğini görüyoruz. Lisa Joy böyle küçük dokunuşlarla bölümün etkisini artırıyor.

Geçtiğimiz sezon bazı şeyleri çözmeye başlayan Elsie, Bernard tarafından bayıltılmıştı. Ancak öldüğünü görmemiştik. Bu yüzden incelemelerde de mutlaka karşımıza çıkacağından bahsetmiştik ki yanılmadık. Elsie ile beraberse oyunda yepyeni bir perde açıldı. Çünkü Elsie’yi oraya hapsetmesi için Bernard’a emir veren Ford’du. Yani Elsie’ye daha sonra ihtiyacı olacağını biliyordu. İlginç bir şekilde karakterimizin karşı çıkacağını düşünmemiş olmalı. Elsie’nin durumuna bakılacak olursak karakterimizin kayboluşu ve bulunuşu arasında çok uzun bir süre olmadığını düşünüyoruz. Özellikle susuzluk hesaba katılırsa bir haftadan daha az olabilir. Bu noktada Bernard’ın söylediği bir cümle özellikle önem taşıyor. Elsie, karakterimize Ford’un etkisi altında olup olmadığını sorduğunda, Bernard “Ford öldü.” dedi. Ancak Ford’un ölmüş olması karakterimizi etkisi altına alamayacağı anlamına gelmiyor. Nitekim William’ın yolculuğunda Ford’un gölgesini sık sık görüyoruz.

Elsie’nin buraya gelişiyle beraber Bernard bizi 12 numaralı kapıdan geçiriyor. Sektör 22’de yer alan bu kapı ise özel üretim alanına, yani James Delos’un üretildiği yere açılıyor. Peki bu bilgi bizim için neden önemli? Çünkü Bernard buraya daha önce gelmişti. Hem de Ford’un şaşalı ölümünden kısa süre önce. Hemen zaman dilimini açıklayalım. William, 149’uncu kopyanın bozulmasını incelemek için bir süre yok edilmemesini isteyip üretim alanını terk etti. O terk ettiğinde herkes hala hayattaydı yani. Daha sonra Bernard geldi. Orada olmaması hatta orayı bilmiyor olması gerekiyordu. Zaten drone hostlara adamları öldürtmeden önce görevlilerden biri şaşırıyor ve “Burada olmamanız gerekiyor” diyor. Gelişmiş bir kontrol ünitesini çalıp cebine koyan Bernard oradaki herkesi öldürüyor ve ayrılıyor. Daha sonra William yeniden oraya dönme fırsatı bulamadan Ford’un katliamı ve yeni oyunu başlıyor. 149. klon ise zihni ayrışırken yavaş yavaş deliriyor. Burada bir insanın gerçek hayatta nasıl delirdiği resmedilmiş aslında. Sadece bir robotun deliliği kılıfına giydirilmiş. Elsie klonu yok etmeden önce henüz bozulmanın yüzde 80’de olduğunu görüyoruz. Yani zaman dilimi tutuyor.

Tüm bu zaman akışı da bizim teorimizin ana taşlarından birini oluşturuyor.

Detaylar

Bu bölümle beraber ortaya çıkan James Delos klonunun Peter Abernathy teorimizi çöpe attığı düşünülmesin. Hele de tüm bu farkındalığın Abernathy’nin uyanışıyla gerçekleştiği düşünülünce. Öncelikle delosincorporated.com’daki kapı arkasından bahsedelim. James Delos’lu sahnelerin arttığı ve birkaç skeçle odanın daha da kendine geldiği odadan “Peter Abernathy’yi bul” yazısı kaldırılmış. Bizim hayli garibimize gitti. Bunun Bernard’ın tek seferlik anahtarı kullanmasıyla ilgili olduğunu düşünüyoruz. Peter Abernathy’e artık ihtiyaç olmayabilir vurgusu yapılıyor.

Gelelim Bernard’a. Bu bölümdeki zaman karmaşasını Bernard’ın yaratacağını söylemiştik. Karakterimiz aldığı kafa hasarı yüzünden anılarını karıştırıyor ve hangi zamanda olduğunu anlayamıyor. Elsie’ye durup “Şu an aslında burada değilim değil mi?” dediği anda da gerçekten aslında başka bir yerde o anki anılarını hatırlıyordu. Anıları zihninde bir boşlukta gezindiği için Bernard hangisinin yeni hangisinin eski olduğunu anlayamıyor. Bu da 2. sezonun başında gördüğümüz Dolores’li sahnenin eski bir anı olduğunu gösteriyor. Yine aynı şekilde Bernard’ın kumsalda Delos görevlisinin sözünü tamamlaması aslında sandığımız gibi döngüde olduğundan olmayabilir. Bernard o an sadece o anıyı hatırlıyor ve sözleri tamamlıyor. Tıpkı Elsie’de “Aslında burada değilim değil mi?” dediği gibi. Bu tüm kafa karıştıran soruları açıklıyor. İlk bölümde farklı açılardan aynı robotun tekrar tekrar ölmesi gibi. Çünkü Bernard’ın anılarında hareket ediyoruz. Sitelerde bir diğer açılan detay ise Bernard’ın beyni. Güvenlik panelinden yedeklemeyi geri döndürmeye çalışırsanız seçiminize göre Bernard’ın beynini açabiliyorsunuz. Şu an görünebilir tek bir anı var ama toplamda 6 önemli anı bulunuyor. Biri Elsie’nin onun yeniden başlatması.

White Pearl ve Red Pearl seçimi yaptıran güvenlik paneli beyazı seçerseniz sizi Bernard’a götürüyor. Kırmızıyı seçerseniz “Doğru yere geldin.” diyor ancak bunu ilerletecek başka bilgi ne yazık ki vermiyor. Güvenlik paneline Park 2 yani Shogun World’ün eklendiğini de belirtelim. Şimdilik sadece bir karşılama mesajı var. Ancak panel Sizemore’un orada olduğunu biliyor. discoverwestworld.com’daki haritada ise ne yazık ki Sizemore ve Maeve’lerin takibinin kaybedildiği not düşülmüş. Dolores ise söylediği gibi kuzeye ilerliyor.

Yerlilerle ilgili teorimizde ise haklı çıktığımızı düşünüyoruz. Kaybolmuş tüm konukları bir araya toplayan yerliler bir nevi “oyunu kaybettiniz” sahnesi yaratıyor. Tekrar başlayabilmeleri için hepsini yakın bir alanda topladıklarını düşünüyoruz.

Teoriler

Gelelim bölümün esas noktasına. Teorilerimize. Bu bölümün ana teorisini tamamen Ford oluşturuyor. Çünkü artık dizinin çözülme noktasındayız diyebiliriz.

Ford’un hemen her şeyi hesapladığını gördüğümüz bu bölümde James Delos’ta kullanılan kontrol birimini de Bernard’a çaldırdığına şahit olduk. Hatırlarsanız daha önce Ford kimsenin Bernard ve kendi gibi robotları anlayamadığından bahsetmişti. Onları yaratan bir zihnin William’a göre “neredeyse tamamlanmak üzere” olan karmaşık bir kodun altından kalkması şaşırtıcı olmaz diye düşünüyoruz. Buna göre Ford elde ettiği yeni kontrol ünitesi üzerinde çeşitli testler yaptı. Bu testlerde de Peter Abernathy’i kullandı. James Delos’un anılarıyla tetiklenen Abernathy, kızının fotoğrafını görünce kırılma yaşıyor. İşte ondan sonra “yaratıcıyla” görüşmek istiyor. Ancak elbette Ford işleri örtüp planına devam ediyor ve Abernathy’i depoya kaldırıyor.

Gelelim planın devamına. Ford, Dolores’i bilinç kazandığına inandırıyor. Ancak yaptığı dipteki Wyatt hikayesini kazıyıp çıkarmak. Tıpkı Arnold’ın yaptığı gibi. Arnold da kendini öldürmesi için Dolores’e Wyatt’ın hikayesini yüklemişti. Ancak Ford’un planı bir adım ötesini de düşünüyor. Kodlar konusunda çok yetenekli olan Elsie’yi kilitlediği yere Bernard’ı ulaştırması için bir başka eski ve sevdiği, robotu görevlendiriyor. Hatırlarsanız Ford hülyaları Clementine’da da deniyordu. Peki ne için?

Cevap elbette bölümü izlerken de tahmin ettiğiniz gibi diriliş. Üstelik Ford planını daha ilk sezonda açıklamış. Bernard’a bir gün ölüleri bile diriltebileceklerini söyleyen Ford, “Lazarus’u mağarasından çıkarabiliriz” diyor. Peki Lazarus kim?

Lazarus İsa’nın mucizelerinden birinin ana figürü. İsa’nın takipçilerinden olan Lazarus’un çok hasta olduğu haberini alan İsa, Lazarus’u ziyarete geldiğinde onun çoktan ölmüş olduğunu görür. Dört gündür mezarında olan Lazarus’un mezarına giden İsa mezarın girişindeki taşı kenara iter ve Lazarus’u dışarı çağırır. Lazarus da mezarından çıkar.

4. günde dirilen Lazarus, bize Ford’un buradan ilham almış olabileceğini düşündürüyor. Katliamın ardından geçen 4 günlük planla dirilişini tasarlayan Ford, Lazarus’u yani kendini ölümden döndürmeye hazırlanıyor. Bunu da dışarıdan alacağı yardımla yapacak. Şu noktada bu teorinin asıl sorusu ise Ford’un zekasının bu karmaşık kontrol birimi üzerinde ne kadar ilerleme kaydedebildiği.

Bu da bizi Sfenks’in bilmecesine getiriyor. Eğer Ford bilmeceyi çözdüyse bir insanı yetişkin halde birden var etmenin kontrol birimi üzerindeki etkisini gözlemlemiş olması gerekiyor. Bu durumda bir anda geri dönmesi, çözümsüz bir döngü anlamına gelir. William’ın “Bir iki yıla çözerler” dediği hataları bir haftada çözüp kendini birden yaratması mantıklı gelmiyor. Ancak küçük adımlarla ilerlemeye karar verirse… Hatırlarsanız geçtiğimiz sezon finalinde Maeve’in o trenden kendi isteğiyle dönmediğini söylemiştik. Bunun yazılı olduğunu. Hatta Maeve tüm bunların hala bir senaryoya bağlı olduğunu kabul etmemişti. Ancak yine de trenle buradan uzaklaşmadı. Çünkü çocuğunu arıyordu. Ford’un onu yönlendirdiği çocuğunu… Bu noktada teorinin nereye gittiği ise aslında biraz belli. İkinci sezonun ilk bölüm incelemesindeki jenerikte Maeve’in tasvirinin yapıldığını yazmıştık. Kucağında ise bir bebek vardı. Ancak Maeve’in çocuğu bir bebek değildi. Belki 7-8 yaşlarında bir çocuktan bahsediyoruz. Bu noktada Ford’un düğümü Sfenks’in bilmecesiyle çözülüyor gibi görünüyor. Lazarus’u mezarından çıkaran Ford, bazı ayarlamalar yapmış gibi. Ancak bu çözülmeyi sezon finaline kadar görmeyi beklemiyoruz açıkçası. Çünkü gerçek bir sürpriz olurdu.

Ford’un William’a olan mesajları ise devam ediyor. “Oyun başladığı yerde biter, bittiği yerde başlar.” dediği William’a hala oyunun ne olduğunu anlamadığını da söylüyor. “İleriye bakıyorsan yanlış yoldasın.” diyen Ford, William’ı geçmişe götürmek istiyor gibi. Ancak bu bilmece için hala elimizde yeterli veri bulunmuyor. İşin ilginç tarafı yazının başında da dediğimiz gibi Sfenks’in 2 bilmecesinin olması. İkinci bilmece Ford’un William için yazdığı bu oyun olabilir mi? Daha da ilgincini söyleyelim, Sfenks’in iki bilmecesi de çözülünce Sfenks kendini öldürüyor. Bilmeceyi çözemeyense hatırlıyorsanız ölüyordu. Bu bilmece bizi çok farklı yerlere götürecek gibi görünüyor.

TÜM İNCELEMELER